Yarım asırdan daha uzun süre; yağmur suyu ve kuş gübresi dışında hiçbir sentetik kimyasalın değmediği, 911 kilometrelik toprağımız var. Bu "organik korumayı" sağlayan; sınır boyu döşenmiş 600 bin civarındaki anti-tank ve anti-personel mayını...
Daha önce 49 yıllığına "temizle, kullan, devret" modelinden vazgeçilmiş. Bunun yerine Bakanlık, 1 milyar lira maliyetle bu "nadide araziyi" mayından arındıracak. Arazinin yeniden değerlendirilmesi sürecinde elimize "altın fırsat" geçmiş olacak. Burayı; münhasıran organik tarım için kullanabiliriz.
Gerekçelerim var:
Yarım asırdır ekilmemiş, biçilmemiş, yağmur dışında sulanmamış, kuş dışında gübrelenmemiş. Organik tarım için en üst standart bunlar...
Mayın korumasında, yarım asırdır hiçbir suni gübre kullanılmadı. Üretimin her aşamasında tamamen doğal süreçle sebze-meyve yetiştirmek; mümkün ve böylesi ürünler; diğerlerinin neredeyse 10 katına alıcı bulabiliyor.
Geleneksel tarımdan organik tarıma dönüşmede; "geçiş süresi" de yok!
Bu da bölgeyi, yüksek katma değerli ve doğayla dost organik tarımsal üretim için son derecede uygun hale getiriyor.
Türkiye şartlarında verimli işletme büyüklüğü, ortalama 59 dekar. Ancak rekabet avantajı yaratabilmek açısından bu arazilerin en az 130 dekarlık işletmeler halinde tasarlanması gerekiyor.
Bu da yetmez, kontrol - sertifikasyon aşamaları tasarlanmalı. AB'nin konuyla ilgili kalite ölçütlerini karşılayan ve kayıt tutan, etiketten tarlaya; izlenebilirliği sağlayan bir üretim modeli gerekiyor.
Doğru olan; 1 milyara ve 5 yıla mal olacak mayınsızlaştırma süreci ardından bu arazinin; ekonomiye en fazla faydayı yaratacak şekilde değerlendirilmesidir.
Bu altın fırsatı; harcaMayın!..