Geçen hafta uçakta bir grup işadamı ile seyahat ettim. Anladım ki asli gündemleri artık "Ankara'da olup bitenler" üzerine kurulu. Daha doğrusu, siyasetin nasıl yeniden yapılanacağı merak konusu... "Hangi bakanlar belediye başkanlığına aday gösterilecek", "Kabine ne zaman değişecek", "İstanbul ve Ankara'da mevcut başkanlarla mı yola devam edilecek", "Başbakan, Çankaya'ya çıkacak mı?", "Gül, partiye dönecek mi?", "Yeni parti kurulacağı doğru mu?"
Sorular birbirini izledi. Ve tuhaf biçimde sohbet bir anda Koç Grubu ile ilgili vergi incelemesine de geldi. Görünen o ki Tüpraş'taki denetimi birçok işadamı için gösterge haline gelmiş. Yani dikkatle takip ediliyor. Özellikle dış yansımalarına bakılıyor. Bu arada ilginç bilgiler de paylaşılıyor. Örneğin, "aramalı inceleme" için ilk başvuruyu mahkemenin reddettiği, ikinci kararının "Mustafa Kemal Türk" adlı bir vatandaşın ihbarına dayandırıldığı vs vs. Belki de bu nedenle, incelemenin teknik gerekçelerini uygun mahfillerde ara ara izah etmekte "cezalandırma" saiki ile hareket edildiğine dair kuşkuları gidermekte yarar var. Zira kimi iş insanı "Koç Grubu'nun kuyruğu dik tuttuğunu" düşünüyor. Lakin işin arka planına hâkim olan hatırı sayılır iş insanı, Koç ailesinin bazı makul fertlerinin "diyalog kapısı" aralamaya çalıştığını da biliyor. Peki, içinden geçtiğimiz zorlu süreçte belirleyici husus ne olacak?
Tabii ki "Zaman!"
Kimin olgunlukla hareket ettiği,
Kimin yeni ittifaklar aradığı,
Kimin, siyasi senaryolara göre pozisyon aldığı,
Kimin, hangi lidere yatırım yaptığı, zaman içinde test edilip, görülecek! Bu yüzden, Ankara sanıldığı gibi acele etmiyor. Sadece izlemekle yetiniyor!