İran, Irak, Suriye derken şimdi de Mısır... "Stratejik derinliğin" puslu havada kaybolduğu Ortadoğu... Hedefteki adam ise Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Kısa vadeli bakıldığında kaygı uyandırıcı tablo. Uzun vadeli bakılınca, maliyetli de olsa haklı çıkma durumu.
Geçenlerde Meclis kulisinde bir bakanla sohbet ediyordum. Konu, Gezi Parkı protestoları sonrasında Türkiye'nin dış algısının bozulmasına geldi. Dedi ki... "Ayağımız sürtsün diye bekleyenler vardı, onlara fırsat doğdu!"
Sonra şu tespiti paylaştı: "Temel sorunumuz zaman zaman, söylemlerimizin, eylemlerimizin önünde gitmesi. Siyasi, askeri, ekonomik ve teknolojik gücümüzün çok üstünde laflar ettik. Çevremizi hareketlendirdik, halklara umut aşıladık. Bu arada bölgesel çıkarları zedelenen ülkelerin hedefi haline geldik. Diplomaside gücünüzün yüzde 20-25 üstünde konuşabilirsiniz. Lakin, iki-üç kat üst perdeden konuşup, gerisini getiremezseniz hayal kırıklığı yaşatırsınız!"
Davutoğlu ile özdeşleşen politikalar için daha çok şey söylenip yazılacak. Ancak... Günümüz şartlarında Türkiye'nin, yakın coğrafyadaki olaylara kayıtsız kalarak, iki yüzlü davranarak, 'krizlere bulaşmayayım ama kazanan tarafta olayım' diyerek ayakta kalması, ekonomik çıkarlarını koruması ve lider ülke olması mümkün değildir.