O kadar çok "Sayıştay üyesi, Sayıştay denetçisi, Sayıştay kökenli siyasetçi, bürokrat!" dinledim ki... Artık Sayıştay Yasası'nda yapılmak istenen değişiklik üzerine bir şeyler yazabilirim. Benim gibi mesleğinin önemli bölümünü TBMM'de ve bilhassa Plan Bütçe Komisyonu'nda geçirmiş gazeteci için "Sayıştay", eksileriyle artılarıyla tanıdık bir kurum.
Aslında mesele karmaşık değil. Ama arkasına gizlenen "çekişmeler, planlar" öylesine derin ki...
Önce iki prensibi kalın harflerle kayda geçirelim:
1- Milli iradeye inanıyorsak -ki ben sonuna kadar inananlardanım- Meclis'in hesap sormasına "evet" demek ve sonuna kadar savunmak zorundayız. Dolayısıyla, TBMM adına kamu kurum ile kuruluşlarında denetim gerçekleştiren ve milletin vekillerini bilgilendiren Sayıştay'ı önemsemeliyiz.
2- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu, Kamu İhale Kanunu ile Sayıştay Kanunu, devlet mali binasının taşıyıcı sütunlarıdır. Bunlardan birinin erozyona uğraması ne kadar tehlikeli ise bürokratik oligarşinin elinde oyuncak olması da o kadar tehlikelidir. Zaten, bu ikilem Ankara'daki idari krizlerin asıl kaynağıdır.
***
Sayıştay Yasası üzerinden koparılan ve giderek Hükümet'i de içine alan fırtına, kolay dineceğe benzemiyor. Ve o noktada şu denklem karşımıza çıkıyor:
Bir yanda "
İktidara geldiği ilk günden itibaren operasyona uğrayan siyasetçideki canlı bilinçaltı" diğer yanda "
siyasi otoritenin kaygılarını bürokratik hedefleri için kullanan ekiplerin varlığı."
Bu tabloya bir de hedefteki kurumların siyasallaşmış, yer yer hantal, zaman zaman
'ben yaptım oldu' mantığını da eklediğinizde işin rengi iyice belirginleşiyor.
***
Aslında, Hükümet'in yaklaşımı gayet makul. Raporlar;
1- Tarafsız yazılsın.
2- Yol gösterici olsun.
3- Uzmanlık görüşünü yansıtsın.
4- "
Kusursuz sorumluluk" diye hüküm kurulup kamu yöneticileri iş yapamaz duruma düşürülmesin!
Yani, risk alıp hizmet üretenlerin önü kesilmesin. Bu arada yanlış yapan varsa uyarılsın, kasıt varsa cezası çekilsin.
Bu 4 maddeye kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.
***
Peki, "
Sıkıntı nereden kaynaklanıyor?" diye sorulacak olursa...
1- Sayıştay'ın hem denetim hem yargılama yapmasından,
2- Denetçilerin, ikincil mevzuatları (yönetmelik, kurum görüşü gibi) dikkate almamasından,
3- Bir işin nasıl yapılması gerektiği konusunda, yönetim adına karar verebilme gücünü kendisinde bulmasından,
4- Bürokratlara, kusurlu olup olmadığına bakmaksızın, kamu zararı tazmin cezası vermesinden.
"
İyi de bunlar bir iki küçük düzeltme ile giderilemez mi?"
Pekala giderilebilir.
O halde, "
Neden büyük gerilimler çıkıyor?"
1- Ağırlıklı olarak Maliye bürokrasisi tüm devlet yapısını kontrol etmek isterken aynı ölçüde denetlenmeye, bilanço çıkarmaya pek de istekli görünmüyor,
2- Siyasetçi, "
Benim valim, benim genel müdürüm" dedikçe bürokratlar yönetsel hatalarına karşı bir tür zırha kavuşuyor,
3- "
Klasik bürokratik zihniyet Hükümet'e karşı muhalefete malzeme verecek" iddiası ile siyasetçi manipüle ediliyor,
4- Kurumlar da değişime meyilli olmayınca, onlar adına hazırlanan dönüşümler sancılı gerçekleşiyor.
Özetle...
Sayıştay'ın denetim ve raporlama biçiminin daha net kurallara bağlanması gerekiyor. Ama bu amaçla vurulacak neşterin; kurumları iğdiş etmemesine, yeni bürokratik odaklar yaratmamasına, hesap verebilirliği zayıflatmamasına da özen gösterilmesi isteniyor. Umarız, sağduyu galip gelir.