Kırgızistan ve Moğolistan'ı kapsayan resmi geziden dönüş yolundayız. Başbakan Tayyip Erdoğan, gazetecilerle sohbet etmek için ANA uçağının arka bölümüne geliyor. Gündem hayli ağır. Çözüm süreci, TC atışması, MHP liderinin koalisyon ortağı olduğu dönemdeki banka batıkları için komisyon kurulması, Kuzey Irak'la ilişkiler, İsrail ve Filistin... Ama bir konu daha var ki en az diğerleri kadar önemli. "Ekonomi!"
Başbakan'a, cevabı merak edilen soruyu sorma fırsatı buldum:
"2012 büyüme rakamı düşük çıktı. Aşırı ihtiyatlı mı hareket ettik? Fren mi, gaz mı ikilemine nokta koyacak mısınız?"
Başbakan'ın yanıtı kısa ama netti: "İhtiyaten öyle hareket edildi. Bu yıl ne yapıp edip gaza basmaya mecburuz!"
***
Piyasa oyuncuları "
Fren mi, gaz mı?" tartışmasını yakından takip ediyorlar. Malum, işin fren kısmı Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan'la, gaz kısmı Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan'la anılıyor. Esasen, 2011 yazında yeni hükümet kurulurken, bakanlık yapılarında ve isimlendirmesinde bazı zorlamalar yaşandı. Türkiye geleneğinde ekonomiden sorumlu bakan denildiğinde Hazine yönetiminin bağlı olduğu bakan anlaşılır. Bugünkü Ekonomi Bakanlığı ise özünde dış ticaret bakanlığıdır. Ekonominin makro dengelerini gözetmekle yükümlü olan Devlet Planlama Teşkilatı ise "
yerel gelişime" odaklı Kalkınma Bakanlığı'na dönüştürüldüğü için ortada "
hakemlik" yapacak mekanizma kalmadı. Mevcut sıkıntıların giderilmesi için doğrudan Başbakan'a bağlı, uzmanlar heyeti gibi çalışacak DPT benzeri "
çekirdek stratejik ekonomik merkeze" ihtiyaç var.
***
Güncel tartışmanın kökleri esasen 2008'e kadar inmekte. Derin devlet odaklarının siyasi iktidara operasyon çektiği AK Parti kapatma davası, küresel ekonomik krizin başladığı tarihe denk geldi. İçeride ve dışarıda güven ortamının zedelenmesi, ekonomiyi küçülme sürecine soktu. 2008-2009 ekonomik açıdan kayıp yıllar olunca, 2010-2011'de ertelenmiş talep patladı. İç tüketim ve cari açık kontrolsüz artarken, enflasyon bir ara yeniden çift haneleri gördü, Yani... AK Parti'yi meşru yollardan yenemeyen güçlerin sinsi planları ekonominin 5 yıllık perspektifini ipotek altına aldı. Şimdi içinden geçmekte olduğumuz sürece, ekonomi bürokratları, "
dengeleme maliyeti" diyorlar. Cari açık, enflasyon ve tüketim artışının "
yönetilebilir düzeyde" tutulabilmesi için 2012'de "
büyümeden fedakârlık" yapıldığını söylüyorlar. Zaten Başbakan'ın "
ihtiyaten öyle hareket edildi" dediği tablo da bu.
Özetle...
Siyasetin güçlü, dış politikada başın dik olması ve çözüm sürecinin başarıya ulaşması için ekonomi mutlaka büyümeli. Zira taşıyıcı sistem tekledi mi, siyaset de tekler!