Şike Yasası'nın "veto" edilmesi, TBMM'nin "aynen iade" kararı alması siyasi arenada öylesine ilginç yorumlara yol açtı ki... Tam bu sırada "Dünya Siyaset Konferansı"nın açılışını yapmak üzere Avusturya'ya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le sohbet fırsatı bulduk. Uçakta başlayıp, Viyana Büyükelçiliği'nde devam eden konuşmalar, iç politikadan başlayıp dış politikaya kadar uzandı. Arada Çankaya Köşkü'nün çehresi ve sonraki döneme bırakılanlara da değinildi.
***
Cumhurbaşkanı'nın, veto kararını alırken gerek hükümetten gerekse muhalefetten kimse ile konuşmadığını söylemesi dikkate değerdi.
"Vicdani kanaatime göre hareket ettim" derken samimiydi. Meclis'te grubu bulunan partilerin neredeyse mutlak mutabakatla yasanın arkasında durması karşısında -bana göre- şaşırmış gibiydi. Yani
"öngörülmezlik" hali hissediliyordu. Kaygılarının kamuoyunda anlaşılmasından, hatta milletvekillerinde bile karşılık bulmasından memnundu.
"Restleşme" algısından hoşnut olmadığı belliydi. Her şeye rağmen Cumhurbaşkanlığı'nı incitmeme hassasiyetinin farkındaydı.
"Önemli olan anayasal demokrasi ve olgunluk içinde sürecin ilerlemesi" derken esasen siyasi nezaketin korunmasını kastediyordu.
"Meclis'i ülkenin ve milletin kalbi olarak görürüm. Kanun koyucu Meclis'tir. Takdir yetkisini kullanır" mesajı ise adeta son nokta idi...
***
Gelelim dış politikaya. Irak, Suriye ve İsrail'e...
Cumhurbaşkanı
Gül'ün, ABD Başkan Yardımcısı
Joe Biden ile görüşmesi hayli merak uyandırdı. Hatta
"Suriye krizinde Amerika, Türkiye'yi ateşe atacak" diyenler de çıktı. Gül'ün aktarımına göre Biden'la ağırlıkla
"Irak" konuşulmuş. Zira Başkan
Obama, Irak dosyasını
Biden'e vermiş. Cumhurbaşkanı, Biden için
"ABD yönetiminde Irak'ın detaylarını o biliyor ama biz orada herkesin yedi sülalesini biliyoruz" demeye getiriyor. Terör konusundaki,
"Komşularımızın siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne değer veriyoruz. Ama komşumuzun toprağındaki terörist unsurların istikrarımızı bozmasına müsaade etmeyiz" sözüyle çok şey anlatıyor. Hatta Irak'ın kuzeyine gerekirse daha kapsamlı harekât yapılabileceğine ilişkin haberleri yalanlamıyor.
***
Cumhurbaşkanı, sanılanın aksine Biden'ın, İsrail için bir mesaj getirmediğini de belirtti ve
"Aksine, 'Ne yaptığınızın farkında mısınız?'
diye İsrail'e soruyorlar" bilgisini verdi.
Söz, Suriye'den açılınca, dünü de anımsattı, yarını da gösterdi...
" Arzu ederiz ki Suriye, bütün bu olaylardan sonra yapılması gerekenleri bir çırpıda ve kendi halkını tatmin edecek şekilde yapsın. Beşar Esad
'a mektup göndermiştim. Ona, 'Hayıflanmana üzülürüm. Bir gün, şunu yapsaydım diyeceksin ama geç olacak'
dedim. Gidiş o noktaya doğru."
Gül,
"Suriye'deki gelişmeler, Batı'dan kaynaklanıyor" tezine inanmıyor.
"Bu seferki farklı. Arap Ligi'nin kendi bölgesine sahip çıkması önemli. Bunun etkisi Avrupa'nınkinden çok daha büyük" diyor.
***
Güncel meselelere satır başları ile değinmek gerekirse...
1- Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı, KCK operasyonlarını dikkatle izliyor. KCK ile terör örgütü PKK arasındaki bağlantı için
"İddianameyi beklemek gerek. Ama ortada bir şey var gibi" demekle yetiniyor. Siyasi aktörlerle perde gerisi diplomasisine iştahlı görünmüyor!
2-Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin belirsiz olmasını
"Ayıp" diye niteleyen gazetecilere,
"Bunu ben de 10 kere söyledim. Ama benim dışımda" diyerek sitemini paylaşıyor.
Pembe Köşk'ün restorasyonu sorulduğunda,
"Artık bizden sonrakiler bakar" ifadesiyle spekülasyonlarla uğraşmak istemediğini dışa vuruyor.
Ve bence en önemlisi...
Kendisini, muhafazakâr demokrat çizgideki yenilikçi hareketin başlatıcısı olarak tanımlamasını, AK Parti'nin kurucusu ve ilk başbakanı olduğunu vurgulamasını bir kenara not etmek gerekiyor. Günlük siyasetin içine girmemeye özen gösteriyor, sorumluluğunun bilincinde davranıyor. İşte o noktadan sonra bir yandan parti siyasetinden geldiğini sanki belli çevrelerin unutmamasını istercesine profil çiziyor. Diğer yandan
"Ekip çekişmesi" iddialarına ise
"Dedikodu" deyip geçiyor!