Son günlerde Ankara'da, sessiz ve derinden bir tavır gelişiyor. Bu duruşun merkezinde hem övülen hem de dövülen "bankacılık sektörü" var. Finans kesimi, küresel kriz ortamında gösterdiği performansla takdir ediliyor. Ama belirsizlik ortamında genel ekonomi politikalarına uyum konusundaki isteksizliğiyle eleştiriliyor. Üstelik bu tabloya "faiz lobisinin" uzantısı aktörler de ekleniyor.
Yılbaşında kredi genişlemesi frenlenmek istenirken bankalar, ekonomi yönetiminin kafasındaki fiili sınırları aşarak işe başlamıştı. Bugün, olası durgunluk senaryosuna ve cari açığa göre pozisyon almaları beklenirken yine işbirliğinden uzak gibi algılanmaktalar.
***
Peki, Ankara'da hava nasıl?
Global dalgalanma dönemlerini iyi yöneten BDDK, 2012 baharında başkan değişimi yaşayacağı için
"aman yol kazası olmasın" noktasında. Finansal sektörün kurtları ise Merkez Bankası ile ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı arasındaki temas trafiğine odaklanmış durumda. Finansal İstikrar Komitesi toplantıları öncesi Merkez Bankası Başkanı'nın, Hazine binasına gittiği, burada bakanla geliştirilen stratejinin, diğer politika yapıcısı kurumlara dikte edildiği kanaati hâkim... Yer yer siyasetle saf tutan, teorik temeli güçlü ama piyasa etkinliği kısıtlı para otoritesi tablosu, ilerisi için düşündürücü. Halihazırda,
"uyumlu" görünen
"Siyasetçi- Merkez Bankası" ilişkisinin giderek
"siyasi beklentiye rağmen" karar alma esnekliğini kaybedeceği kuşkusu artık gizlenmiyor.
Ankara ile karşı karşıya gelmemeye özen gösteren finans sektörünü, zorlu bir dönem bekliyor. Önümüzdeki yıl,
"kârlılığın azalacağı, sermaye yeterliliğinin eriyeceği, operasyonel hareket alanının daralacağı" biliniyor. Bu nedenle,
"Türkiye'de hane halkının borçluluk oranı GSMH'ye göre düşük" gerekçesi sıkça kullanılıyor. Doğal olarak kredi kartları ve bireysel kredilerin seyri merak uyandırıyor. Ekonomik aktivitenin yavaşlaması ve kurun nispi olarak yüksek bantta kalması varsayımına dayanan
"cari açığı kontrol" planının, bankaların 2012'de çarkı çevirme stratejisi ile çelişebileceği düşünülüyor.
***
İşte bu nedenle, radikal sonuçları olabilecek bir önlem yedekte tutuluyor. Kredi kartlarına
"ortak limit" formülü gerçekten özel önem taşıyor. 2012 içinde bir yerde belki de daha erken bir tarihte kredi kartlarına
"tek limit" gelebilir. Bir başka deyişle birden fazla kredi kartına sahip olmanın yarattığı ekstra harcama imkânı sınırlanabilir. Müşterinin tüm kartlarını içeren genel bir limit tanımlanabilir. Gelirle doğru orantılı olan bu limit, birden fazla banka veya birden fazla kart arasında dağıtılabilir. X bankasından 3 bin, Y bankasından 4 bin, Z bankasından 5 bin TL olmak üzere toplamda 12 bin TL limiti olan bir vatandaş için örneğin 10 bin lira kredi kartı üst limiti konulabilir. Bankaların,
"Kredi kartları merkezinden riskli müşterilerin takibine yönelik sistem zaten işletiliyor" tezi de prim yapmayabilir. Limit kararı alınırsa tüm bankaların yeni hesaplar yapması gerekebilir. Bizden söylemesi...