Gündem anayasa değişikliği olunca, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümü daha bir anlam kazandı. Perşembe gecesi Ankara'da iki önemli resepsiyon vardı. İsrail Büyükelçiliği'nin milli gün davetine katılım düşük profilli idi. Aynı saatlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın verdiği davet, siyasi ve askeri açıdan üst düzey temsile sahne oldu. Ancak davette öyle ilginç bir an vardı ki... Üzerinde düşünülmeye değer... O hassas kareyi ve temsil ettiği anlamı anlatmadan önce Kılıç'ın, Anayasa Mahkemesi'nin 48. kuruluş yıldönümü vesilesi ile yaptığı konuşmayı anımsamak yararlı olacak. Kılıç, anayasa paketi Meclis'te görüşülürken, anayasal yargı alanına girip örtülü mesajlarını sıralamak yerine yargının genel sorunlarına değinmeyi tercih etti. Can alıcı vurgu ise şöyleydi:
"...Cezaevlerinde yatanların yarıdan fazlası tutukludur. Çağdaş ülkelerle kıyas edilemeyecek kadar tutuklu barındıran ülkemizdeki bu tablo kimseyi rahatsız etmez iken rütbeli, makam sahibi insanlar bu sayıya dahil olduklarında yargıçların tarafsız olmadığı, usul yasalarının yanlış ve yanlı uygulandığı iddiaları söylenir hale geldi."
Bu ifade ister istemez hükümete karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklanan muvazzaf subayları, emekli komutanları ve Genelkurmay'ın, "Durum ciddi" açıklamasını akla getirdi.
Hal böyle iken Anayasa Mahkemesi'nin resepsiyonunda Genelkurmay 2. Başkanı Org. Aslan Güner ile Başkan Haşim Kılıç arasındaki sıcak temas görülmeye değerdi. Baş başa sohbet dakikalarını, özel bir uğurlama seremonisi izledi. Org. Güner ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, el ele tutuştu. Kılıç, konuğundan uzanan eli havada bırakmadı ve salonun çıkış kapısına kadar, elinden tutarak uğurladı.
Gerek Güner Paşa'yı gerekse Başkan Kılıç'ı yakinen tanıyoruz. Kendilerini spekülasyondan uzak tutmayı yeğleriz. Buna rağmen, anayasa paketinin, mahkemelik olma ihtimalini de gözden uzak tutamayız. AK Parti için fire hesapları yapılırken veya olası referanduma ilişkin farklı mahfillerin anketlerinden yüzde 60-65 evet oyu çıktığı kulislere yayılırken Ankara'daki her buluşma, mimik ve yorum manalı hale gelmektedir.
***
Anayasa paketinin bir başka yönü ise AK Parti'nin iç dinamikleri açısından değerlendirilebilir. Bu süreçte iktidar partisinin kazancı, milletvekilleri arasındaki bağın yeniden güçlenmesi oldu. Uzun zamandır Başbakan'la birebir görüşme imkânı bulamayan AK Parti Grubu, sabahlara kadar süren Anayasa görüşmeleri sayesinde Erdoğan'la hasret giderdi. Başbakan'ın, samimi tutumu vekillerin moral katsayısını yükseltti. Kırgın, küskün, ihmal edilmiş milletvekilleri, şöyle bir kendine geldi.
CHP, iktidardan gelen önerilere genellikle karşı çıkan tutumunu bir ara değiştirebileceğini göstererek dahi heyecan yarattı.
MHP, Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin, TBMM'yi önemsemesi, siyasi nezaketi ve demokratik katılımı ile bir kenara not edildi.
BDP, parti kapatmaları güçleştiren anayasa maddesinin oylamasına girerek, varlığını sergiledi. İkinci turda, anahtar olacağını hissettirdi.
Her şeye rağmen dik duruşunu koruyan AK Parti aslında, anayasa görüşmelerinde yalnız kalmaktan hoşnut değil. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da ikili görüşmelerimizde, "Kapı açık" demeyi ihmal etmedi. Yarı açık bırakılan o kapı, "uzlaşma kapısı" olabileceği gibi maalesef "mahkeme kapısı" da olabilir. Zira, anayasa değişikliği ve referandum seçeneği bugünden itibaren seçim takvimini de fiilen başlattı. Partiler, bugünkü beyan ve tavırlarının yaklaşan genel seçimin çerçevesini belirleyeceğinin farkında. Meclis'teki beyanlarda kamuoyu tribününe oynanması biraz da bu hesaba dayanıyor.
Siyasi çekişmesi ne kadar olursa olsun, tansiyonun sokağa yansımaması ve önceliği değiştirecek sansasyonel eylemlere karşı tedbir alınması ise her şeyden öte önemde!