Doğrusu, CHP lideri Deniz Baykal'ın anayasa değişikliği için uzlaşma kapısını yarı aralaması, kamuoyunda heyecan yaratmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Yasal olarak mümkünse varız" açıklaması umutları artırmıştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, "Liderlere konuşun diyorum" beyanı da "sessiz diplomasinin" işlediği izlenimi vermişti. Ancak süreç, "Baykal'a kapım açık, teklifine kapalı" noktasına geldi. Zira Başbakan'ın, özgüvenli yapısından kaynaklanan çıkışının ezber bozduğu ilk dakikadan anlaşılmıştı. Bunun üzerine CHP ve AK Parti cephesi "taktik savaşa" sahne oldu. Nitekim Baykal'ın, 3 madde diye başlayan, 3 konu diye gelişen ve anayasa paketindeki 11 maddeyi askıya almayı gerektiren önerisinin sıcaklığı geçmeden, "Ama bu maddeleri de seçim sonrasına bırakalım. Aksi takdirde 'Parti kapatma, Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili maddeler için tüm hukuki ve siyasi yolları denerim" vurgusu ilk kavşaktan sola sapma niteliğindeydi. Hal böyle olunca, Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek ve Bülent Arınç ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın karşı yorumları gecikmedi. Bakanlar ağız birliği yapmışçasına, CHP'nin şartlı önerisinin olmazlığına değinip bir diğer kavşaktan sağa dönüş işareti verdi. Böylece herkese, kendi yolunda ilerlemek düştü.
***
Anayasa değişikliğinin,
"Ben uzlaşma arıyorum, sen kaçıyorsun",
"Hayır ben uzlaşmaya fırsat tanıyorum, sen yanaşmıyorsun" tartışmasına döneceği, CHP'nin dün yayınladığı 20 sayfalık şerhin satır aralarından da okunuyordu. İşin ciddiyetini sorgulayacak ipuçları da o metinde bulunuyordu. İktidar partisinin,
"gerçek gündemi gizlemek için aceleci anayasa değişikliğine gittiğini" ima eden ana muhalefet partisi, kendi kaleme aldığı karşı oy yazısında acelecilikle hata yapmıştı. Şerhin 17. sayfasında HSYK modeline yönelik eleştiriler sıralanırken -sehven de olsa- yanlış bilgi verilmişti. Birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar arasından HSYK'ya üye seçilmesine ilişkin kaygılar dile getirilirken, -yanlışlıkla- bu seçimin hâkim-savcılar arasından değil Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından yapılacağı belirtilerek acele işe şeytan karıştırılmıştı.
***
Anayasa paketine yönelik CHP şerhi, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nde açılması olası davanın dilekçesi gibi kaleme alınmıştı. Şimdiye kadar anayasa ile ilgili önerilerini dile getirmemekle suçlanan CHP, bir bakıma güncel anayasa anlayışını örtülü biçimde ortaya koymuştu. Şerh deklarasyonu, bizim Mülkiye'de okuduğumuz kitaplardan alınmış izlenimi vermekte, teorik korkularla pratik hayatın ipotek altına alındığını göstermekteydi.
Anayasa değişikliği ile ilgili hemen her konunun, anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk üç maddesi ile ilişkilendirilebileceği, Meclis iradesinin kısıtlanmasının doğal olduğu CHP'nin temel tezi haline gelmiştir. Parti kapatma davaları için TBMM'de kurulacak siyasi komisyon mekanizmasının aksayacak yönleri anlatılırken, AK Parti için
"İktidar gücünü kötüye kullanıyor, bu durum hukuk devleti ilkesinin yok edilmesi boyutuna varıyor" denilerek sanki yeni kapatma davası için zımni çağrıda bulunulmuştur.
***
Şerh yazısına göre, CHP'nin vaat ettiği anayasanın AK Parti'nin getirmek istediği anayasadan daha özgürlükçü ve demokrat olduğunu iddia etmek güçtür. Lakin tüm siyasi manevralara karşın CHP'nin bazı tespitleri de göz ardı edilmemelidir.
Örneğin, yargı bağımsızlığını güçlendirecek ek mekanizma gereği, parti kapatma davalarını değerlendirme kriterlerinin belirsizliği, halk tarafından seçilecek ilk Cumhurbaşkanı ile seçilmiş Başbakan'ın birlikte çalışma zorluğu, yarı başkanlık sistemine geçilecekse altyapısının kurulması, kürsüdeki hâkim ve savcıların HSYK üyeliği bittiğinde karşılaşacakları durum gibi...