Özal, Erdoğan ve Türk medyası
Bu ara Türk basınında yeni bir lakırdı tutturuldu...
"Erdoğan, Özal'ı örnek alsın. Özal çok tontondu, toleranslıydı ve yumuşaktı."
"Özal basına karşı hoşgörülüydü ve demokrattı"
***
Gazetecilik çok gündelikçi bir iş diye tarihi unuttuk mu sanıyorsunuz...
"Basına karşı hoşgörülü" dediğiniz Özal'ı mahvettiniz yahu...
Babıali "Yumuşak üsluplu demokrat" Özal'ın anasından emdiği sütü burnundan getirdi.
Rahmetli Özal da bunlara karşı hiç de öyle "hoşgörülü" falan değildi.
8 yılda gazete kağıdına yüzde 7890 zam yaptı Özal. Daha da neler neler yaptı da şimdi unutuldu...
Çünkü bugün milletin büyük çoğunluğu Özal'ı sevgiyle anıyor. Özal'a çok haksızlık yapıldığına herkes hemfikir. O dönem Özal'a küfredenler bile şimdi övmek zorunda hissediyor Rahmetli'yi... (Erdoğan'da da ileride öyle olacaklar)
Şimdi Özal güzellemeleri yapanlar o zaman da Özal'a "Diktatör" diye manşetler atıyordu...
***
Örnek mi?
19 Nisan 1988 tarihli Hürriyet gazetesinde dönemin medya imparatoru Erol Simavi manşetten Başbakan Özal'a açık mektup yazmıştı... Aynen şöyle demişti Simavi...
"Kuvvetler ayrılığı düzeninde üçlü bir düzen vardır...
Yasama...Yürütme...Yargı...
Zatıdevletliniz,bu ilkeyi, tekliye dönüştürdünüz:
Şimdi,varsa da, yoksa da ÖZAL"
***
"Tek adam ve diktatör" Özal'a "ilginç" uyarılarda da bulunuyor Erol Simavi...
"Benim kuvvetler ayrılığı kitabımda Türkiye'de 1. KUVVET faslında bilirmisiniz ne yazar Sayın Başbakan?
BASIN...
Ya ikinci? "
***
Simavi o mektupta "ikinci kuvvet"i açıklamıyor ve "Anlayana..." diye Özal'a mesaj gönderiyor... Ama 3 Mayıs 1988 tarihli Hürriyet de Erol Simavi gerçek fikrini açıklıyor...
"Basın için dünyada dördüncü kuvvettir derler.Bu söz Türkiye için geçerli değil... Birinci kuvvet Türkiye'de ordu mu? Hayır... Basındır... İkincisi,ordudur... Çünkü orduyu,ihtilallere basın hazırlar..."
***
Öte yandan 18 Nisan 1988'de basın imparatoru Erol Simavi'nin "diktatör" Özal'a mektubunda "Sen böyle başına buyruk davranırsan, bir gün ordu gelir ve senin de hesabını görür" cümlesi de vardı...
Dönemin Hürriyet Genel Müdürü Özcan Ertuna bu cümleyi kendinin çıkarttığını söylüyor. Bu alenen tehdit cümlesi çıkartılınca da "Ya ikinci?" sorusu soruluyor Başbakan Özal'a ve dolaylı tehdit metoduna geçiliyor...
3 Mayıs 1988'de ise Simavi açık açık "Türk basını"nın "demokratik yolla seçilen hükümet"lere karşı işlevini anlatıyor...
***
Ve hemen bir gün sonra 4 Mayıs 1988'de Hürriyet'in manşetinde Özal var... Başbakan Özal ile Erol Simavi kucaklaşıyor. Özal'a övgüler yağdırılıyor...
Çok zeki ama yapayalnız bir adam olan Özal da mesajı almış... Babıali jargonuyla söylersek Turgut Özal kucağa oturtulmuş... Ondan sonra da gelsin sarılmalar,kaynaşmalar...
***
Tuhaf olan o dönem yukarıdaki bu tabloyu namusluca analiz etmeden Özal'a giydiren birçok "liberal" yazar var... Yada komplo kurarsak bu "liberal"ler de o berbat Babıali sisteminin sahte liberalleri...
Bugün aynı isimler Özal'ı övüyor ve Erdoğan'ı 80'lerde Özal'a yaptıkları gibi yerden yere vuruyor. Mesela biri 1988'de şöyle diyor...
"Özal,basını yıkılması gereken bir oligarşik kuvvet olarak görüyor. Bu bir diktatör tavrıdır"
E hani nerde Erdoğan'a örnek gösterilen "Basına karşı hoşgörülü,demokrat Özal"... Aynı kalem şunu da yazıyor...
"Özal, sert çehreli ve asabi bir siyasetçi"
Haydaa... Yahu hani tontondu, yumuşaktı ve toleranslıydı...
***
Sevgili okurlarım Özal hayattayken adamı mahvedenler şimdi Özalcı oldu... Merak etmeyin eğer bu çarpık düzen değişmezse 25 yıl sonra da Erdoğancı olup o dönemki siyasi liderlere de Erdoğan'ı örnek gösterirler...
Tarih onları değil Özal'ı haklı çıkardı ve tüm eksiklerine,hatalarına rağmen Özal büyük bir adam olarak anılıyor... Özal'a haksızca saldıranlar ise tarihin çöp sepetindeler...
Erdoğan da tarihte öyle anılacak,ama Kasımpaşalı bu işi tarihe bırakmayacak kadar kararlı...
Şunu iyi öğrenin: Hiçbir zaman Recep Tayyip Erdoğan'ı kucağa oturtamayacaksınız...
Tarihin çöp sepetinde olmamak için dürüst olun, adaletli olun... Anlayana...