Dün ulusalcıların ve solcuların "emperyalizm" konusundaki ilkesizliğini ortaya koydum. Maalesef kimi muhafazakâr yazarlar da başka bir ilkesizlik sergilediler. Buna kimi AK Parti'li siyasetçiler de dahil.
31 Mayıs'tan sonraki bir hafta çoğu sümsüklük hastalığı yüzünden dik duramadılar.
Sonrasında da telafi etmek için hükümeti savunacağız diye zırvalama rekoru kırdılar.
Arap devrimleriyle ilgili dün yazdığım sefil solcu ve ulusalcıların söylemini aynen benimsediler.
Diktatörleri deviren halkın çoğunluğunun iradesini "emperyalizmin oyunu" gibi gösteren ulusalcıların iğrenç söylemini benimseyen parti ve hükümet mensupları kendine gelmeli. Öyle aptal laflar ettiler ki demokratik yolla seçilmiş meşru Başbakan'ı Miloseviç'le, Mübarek'le, Kaddafi ile aynı kefeye koymak isteyen güçlerin ekmeğine yağ sürdüler.
Erdoğan hükümeti Mübarek ve Kaddafi gibi diktatörlerin devrilmesini sonuna kadar desteklemiştir ve doğru yapmıştır. Aynı şekilde Esad'ın da devrilmesini destekliyor Erdoğan. Hür ve adil seçimlerle iktidara gelmemiş tüm gayrimeşru hükümetlere karşı halkların yanında durmak Türkiye'nin resmi politikası olmalı. O ülkelerde halkın çoğunluğunu temsil eden muhalif gruplara muhtemelen Türkiye olarak biz de yardım etmişizdir ve bu da bizim onurumuzdur. Bu gruplara kim yardım ediyorsa da iyi ediyor.
Öte yandan hür ve adil seçimlerin olmadığı ülkelerdeki yöntemleri Türkiye'de birileri uygula(t)maya kalkarsa boyunun ölçüsünü alır. Bu yanlış hesap sandıktan döner.
Nitekim bu süreçte Erdoğan daha da güçlendi.
Türkiye azınlık diktatörlüğü günlerine bir daha asla dönmez. Bu ülke hür ve adil seçimlerle çoğunluğun yönettiği azınlığın da haklarının korunduğu bir ülke olacak.