Eski rejimler ve dönüşüm-1
Eski rejimin içinden gelmiş politikacılar o sistemi gerçekten değiştirebilir mi? Bu hayli kuvvetli soruyu David Lesch'in son kitabı Syria: The Fall of the House of Essad (Suriye: Esad Sarayının Çöküşü) adlı kitabı okurken düşündüm.
Ortadoğu uzmanı Lesch'in daha önce iş başına geldiğinde bir kitap yazarak (Essad:The new Lion of Damascus/ Esad: Şam'ın Yeni Aslanı) övdüğü Beşar Esad'ı bu defa eleştirdikçe eleştirdiği bir kitaba konu ettiğini duyunca kitabı getirttim. Lesch öyle aman aman bir uzman olduğundan değil; yazarların bu tür paradoksal kitaplarını okumayı sevdiğimden. Şahsi 'Kore muharebesi' günlerine çantamda bu kitapla gittim.
Dönerken de garip bir rastlantıyla uçakta F.Times'ın Life&Arts ekinde gazetenin Ortadoğu editörü Roula Khalaf'ın pek suya sabuna dokunmayan değerlendirme yazısını okudum.
***
Lesch uzun süre Esad'a yakın birisi olarak kalıyor. İddiasına göre onu dünyada en iyi tanıyan kişi. 2004'ten beri kişisel ilişkileri var. Besbelli kendi elinden çıkmış
Wikipedia maddesinde bunu üstüne basa basa dile getiriyor ve ABD devletiyle de bu konularda görüştüğünü yazıyor. Eh, bu iki taraflı "aşk"ın malum bir ilişki olduğu belli.
Bunlar bir tarafa Lesch, uzun lafının özünde, Esad'ın babasından farklı biri olduğunu ama halk tarafından 2007'de yeniden başkan seçildikten sonra siyasal anlayışında önemli değişim meydana geldiğini belirtiyor. Esad o tarihten sonra rahatlamış ve halkın kendisini olduğu gibi kabul ettiğini düşünmeye başlamış. Tabii, o koşullarda yapılan seçimin sonucunu benimsemek pek akıl kârı değil.
Bu işin daha ikincil kısmı. Asıl mesele siyasal kültür yapısının devamlılığı. Lesch'in iddiası o ki,
Esad, babasının hazırladığı sistem tarafından teslim alınmıştır. O sistemin yerleşik
çıkar yapısının devamına dayanan anlayışı ve bu görüşün
bürokrasi tarafından derinlere inen bir mekanizma içinde savunulması Esad'ın yeni hamleler yapmasını engellemiştir. Sonunda Esad da varlığını sürdürmek için, farkında olarak veya olmayarak, bir parçası haline geldiği bu sistemi savunmaya başlamıştır.
Bugünkü Esad'ı anlamak yazara göre bu koşulu kavramaya bağlı.
***
Lesch başka noktalara da değiniyor ama ben
sistem konusunu özellikle seçtim. Çünkü Türkiye'nin Suriye ile münasebetlerinde, resmi açıklamalara bakınca aynı arayışın öne çıktığı görülüyor. Hükümet ve özellikle Başbakan kanadından gelen değerlendirmelerde, Esad'a, ilişkilerin iyi olduğu dönemlerde de
sistemi değiştirmesinin önerildiği ifade ediliyor. Yapılamayan da o! Peki yapılabilir miydi?
Siyaset bilimi bu soruyla çok uğraşmıştır. Hayli tartışmalı modeller mevcuttur. 1960'larda ve 70'lerde gündemde olan "
siyasal modernleşme" değişimin mümkün olduğunu ama bazı "
öncülere" ihtiyaç duyduğunu söylemiştir.
Bush döneminin saldırgan politikalarının altında yatan mantık, muhakeme hâlâ buydu: demokrasiyi müdahaleyle yerleştirmek veya içerideki "
öncü güçler" (bizde "
ordu" o kategoride sayıldı) aracılığıyla modernleşmeyi sağlamak. Yapıların bu şekilde
müdahaleci biçimde
reformcu anlayışla değişebileceği kabul edilmiştir. Bir de daha
devrimci yollar vardır tutulan.
Kemalist devrim de bu yöntemlerden biri olarak girmiştir literatüre ve işte en son gayet eski malzemeye dayanarak yapılmış bir değerlendirme olsa bile
Stephen Walt'ın
Revolution and War (
Devrim ve Savaş) isimli yapıtında incelenmiştir.
***
Esad bu türden bir dönüşümü sağlayabilir miydi,
Erdoğan'ın kişisel, Türkiye'nin resmi olarak uyarılarına rağmen? Bu soru sadece
Suriye ile sınırlı değil.
Arap Baharı'nın ardından gelen olaylar ve yeni yönetimler de bu konuyu zorluyor. Çünkü sorun
sistemin içinden gelip sistemi dönüştürmekle ve dönüşüm sonrasında ortaya çıkan
yeni yapının eski modelle bağları bakımından önemli.
Ve belki o önemli problemi Türkiye'de de yaşıyoruz. O nedenle devam edeceğim.