19 Mayıs gösterilerinin kökü, faşist İtalya ve Nazi Almanyası'na dayanıyor. Bu ülkelerde, spor, gençlere ideolojik bir şuur kazandırmak için kullanıldı. Bireye karşı, devletin gücü kutsallaştırıldı. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kanununda kuruluş amacı, "yurttaşın fizik ve moral kabiliyetlerinin ulusal ve inkılâpçı amaçlara göre gelişimini sağlayan spor faaliyetlerini sevk ve idare etmek" olarak belirtiliyordu. Gençler için kulüplere girmek ve boş zamanlarda beden terbiyesine devam etmek zorunlu kılınmıştı.
1937'den itibaren kutlanmaya başlanan 19 Mayıs bayramındaki gösterileri de, bu anlayış çerçevesinde değerlendirmeliyiz. Kutsal devlete adanmışlık, gösteriye katılan gençlerin, aynı anda hareket ederek askeri bir nizam içinde sergiledikleri tablolarda somutlaşmaktaydı. O dönemin düşünce yapısı, Ziya Gökalp'in "Hak yok, vazife var" şiirinden ilham alıyordu: "Sakın hakkım var deme/ Hak yok, vazife var/ Hak milletin, şan onun/ Gövde senin, can onun/ Sen öl ki, o yaşasın/ Dökülecek kan onun/ .../ Ben, sen yoğuz, biz varız/.../ Biz demek bir demektir..."
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu ilk yıllarda, millet şuuru yaratmayı amaçlayan ve askeri bir disiplin içinde gerçekleştirilen bu törenler çağın anlayışına da uyuyordu. Ama niçin değişen dünyada her şey eskisi gibi kalsın!