Bir gazeteci, diğer bir gazetecinin aleyhinde düşünebilir; yazabilir; onun çanına ot tıkamak, canına okumak isteyebilir. Her meslekte olduğu gibi, medyada da gruplaşmalar vardır. Ama bu gruplaşmalara, "çete" muamelesi çekmek ve önemli davaların delil klasörlerine koymak yanlış.
Lâfa, galiba sondan başladım ve olayı anlatmadan kanaatimi açık bir dille seslendirdim: Yanlış... yanlış... yanlış...
Şimdi bu hüküm cümlesinin hangi hadiseye dayandığını açıklayayım. Oda TV ek klasörleri arasında bulunan dinleme kayıtlarından birinde, Oray Eğin ile Soner Yalçın aralarında konuşuyor. Eğin, Ahmet Hakan'ın Akşam gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmail Küçükkaya aleyhine bir yazı yazacağı haberini veriyor. Tabii bu arada bir küfür sallıyor...
Bakıyorsunuz... Evet, Hakan o yazıyı yazmış. Çünkü, İsmail Küçükkaya'nın, daha önce eleştirdiği Fehmi Koru'yu, Akşam'ın manşetine çıkarmasına bozulmuş. Basını dikkatle takip edenler, Fehmi Koru ile Oray Eğin ve Ahmet Hakan'ın aralarının iyi olmadığını bilir. Basit bir medya atışması söz konusu; işin gizli kapaklı yönü yok. Sadece, iki yakın arkadaş (Oray ve Ahmet), Koru'nun Akşam'ın manşetine çıkarılmasına kızmışlar. Zira İsmail Küçükkaya, 15 gün önce, Fehmi Koru'nun aleyhine bir yazı yazmış ve kendisini patronu Mehmet Emin Karamehmet'e şikâyet ettiğinden yakınmış...
Şunu da hemen ifade edeyim: Fehmi Koru'ya yönelik, özellikle Oray Eğin'in gazetecilik ahlâkıyla bağdaşmayan, daha doğrusu hiçbir ahlâka sığmayan yazılarını hep ayıpladım; ama zaten yazılanlar "kem söz sahibini yaralar" misâli, Oray'ın üslûbunun sorgulanmasına, kabiliyetli bir yazar olmasına rağmen, önünün kesilmesine yol açtı. Oda TV'de, bu sitenin işleyişi hakkında şüphe uyandıran onlarca dijital belge varken, davayla ilgisiz özel konuşmaların ek klasörde yer alması, sadece işi sulandırıyor.