Elimde, Alfa Yayınları'ndan çıkan, "Kendi Kutup Yıldızını Bul" isimli bir kitap var. İçinden seçtiğim öyküyü, hayatın sillesini yemelerine rağmen, ayakta ve gündemde kalmayı başaran kadın sanatçılara ithaf ediyorum.
Zürafa ilk dersini nasıl öğrenir? Bebek zürafa annesinin karnından çıktığı an, 3 metre yükseklikten yere düşer. Önce sırt üstü yatar, sonra yüz üstü döner. Bacaklarını karnının altında toplar. Anne zürafa, yavrusuna kısa bir bakış fırlatır. Ve birdenbire en umulmadık şeyi yapar; uzun bacaklarıyla küçük zürafaya sıkı bir tekme atar. Yavru ayağa kalkmazsa bir tekme daha atar ve her seferinde tekmeler sertleşir. Bebek zürafa ayağa kalksa da gene annesinden tekme yer. Annenin yavrusuna, hemen ayağa kalkmasını öğretmesinin sebebi, onun, aslan, sırtlan gibi yırtıcılara yem olmasını önlemektir. Konuyu, yazar Irving Stone'un bir görüşüyle bağlayalım: Stone'a, biyografilerini yazdığı Michelangelo, Vincent Van Gogh, Sigmund Freud ve Darwin gibi olağanüstü kişiler arasında bir ortak nokta olup olmadığını sormuşlar. Stone, şu cevabı vermiş: "Hikâyelerini anlattığım kişiler, büyük darbeler almış, yere devrilmiş, iftiraya uğramış, uzun yıllar hiçbir yere varmadan ilerlemeye devam etmişlerdir. Her düştüklerinde yeniden ayağa kalkmayı başarmışlardır. Böyle insanlar asla yıkılmazlar."
Son bir notla tamamlayayım: Yıkılmadıkları için onlar bizim kahramanlarımız olur.