Birkaç gün önce telefonda, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e, Teftiş Heyeti'nin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na bağlanması gerektiğini söyledim. Çünkü "telekulak kıyameti", Adalet Bakanlığı'nın emrindeki bir Teftiş Heyeti'nin devrede olmasından kopuyor. Bakan şu cevabı verdi: "Önerdiğimiz yargı reformu gerçekleşsin, Kurul, bağımsız ve geniş katılımla seçilsin, o zaman hem Teftiş Kurulu, hem Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, hem Personel Müdürlüğü, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK'ya) devredilecek. Ayrıca, HSYK, kendisine ayrılan özel bir binada icraatını sürdürecek. Biz buna varız. Ama AB'nin onayladığı yargı reformuna muhalefet karşı çıkıyor."
Mevcut HSYK 7 kişiden oluşuyor. Adalet Bakanı ve müsteşarını çıkarınız. Geriye kalan 5 kişi, Danıştay ve Yargıtay adayları arasından cumhurbaşkanınca seçiliyor. Yargı reformuyla, Danıştay, Yargıtay ve cumhurbaşkanının yanı sıra, hem Meclis de aday belirleyecek, hem de, yüksek yargının haricinde, bütün birinci sınıf hâkim ve savcılar da HSYK'ya seçilebilecek. İmtiyaz kırılıyor. HSYK, yapısı değiştirilmeden, Teftiş Kurulu'nun kendisine derhal bağlanmasını istiyor. "Evren yargılansın" diyen Sacit Kayasu'yu, Şemdinli davasında iki astsubay ile sıralı amirleri hakkında iddianame yazan Ferhat Sarıkaya'yı meslekten ihraç eden bugünkü HSYK'ya neden Adalet Bakanlığı'ndan daha fazla güvenelim?