Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

9 Mayıs

Yarın Avrupa günü olarak kutlanması gelenekselleşen 9 Mayıs 1950 tarihinin yıldönümü. O zaman Fransa Dışişleri Bakanı olan Robert Schuman'ın yaptığı kısacık bir radyo konuşmasının, bugün Avrupa kıtasında yegâne toplum projesi haline geleceğini kimse tahmin etmemişti. Konuşmayı hazırlayan ve Avrupa'nın 6 gelişmiş ülkesini bir kömür/çelik ortak sistemi içinde bir araya getirme fikrini oluşturan Jean Monnet de muhtemelen düşünmemişti böylesi bir başarıyı...
1957'de dönemin Başbakanı Adnan Menderes, "mutasavver Avrupa müşterek pazarına ortaklıktan" bahsederken, bu ortaklığın 2010'a dek süreceğini tahmin etmediği de kuvvetle muhtemeldi.
Ancak bütün bu gelişmeler yaşandı, Avrupa Birliği çok başarılı oldu, dünyada iki kutupluluk bitti. Hiç kimsenin beklemediği bir dönemde ve hiç kimsenin tahmin edemediği kadar yumuşak biçimde soğuk savaş sona erdi.
Eğer AB, soğuk savaş sonrasında, sosyalist sistemin dışında kalmış bir dizi Orta ve Doğu Avrupa ülkesine kapılarını ardına kadar açmasaydı, bu dönem hiç de barışçıl bir geçişle sonlanmayabilirdi.
Eğer AB hedefi olmasaydı, Türkiye uzun on yıllar boyu mücadele ettiği reformları, bir takvim ve çerçeve dahilinde yapmakta çok zorlanabilirdi. Bu reformları belki tutarlı biçimde gerçekleştirmeyi hiç başaramayabilirdi.

Euro Bölgesi ve Atina

Ancak bütün bunlar olmadı, çünkü AB olarak bildiğimiz bütünleşme, temelinde çok iyi bir fikirdi. İyi fikirler, zamana ve geçici dalgalanmalara rağmen ayakta kalır. Sadece ayakta kalmakla yetinmez, geleceği de aydınlatır. Bu nedenle, Euro Bölgesi ve Yunanistan'ın içine düştüğü durum gibi önemli hususlar bugün ajandamızı süslese de,
AB'nin bittiğini çok çabuk ilan etmemekte ciddi yarar görüyorum. AB'nin bir diğer önemli yönü, hiçbir zaman dogmaların kendisini yönlendirmesine izin vermeksizin, büyük bir mastır plan çerçevesinde adım adım ilerlemek yerine esnekliği ve istişareyi tercih etmesi, zamanın sesini ve ruhunu yakalayabilmesidir. AB ile Türkiye'yi aslında yakınlaştıran, bu esneklik ve davranış özgürlüğü yönüdür. AB, zor dönemlerde ciddi reform kararları alarak bunları uygulamış, uygulamada karşılaştığı zorlukları da istişare ve esneklik göstererek aşmayı bilmiştir.
Türkiye ile benzer yönü de burada yatmaktadır. Türkiye'de reform süreci, zor koşullarda biraz da mecburiyetten başlatıldığı 1999'dan bu yana ciddi bir ivme kazanmış, özellikle son dönemlerde siyasi irade tarafından kuvvetle desteklenerek gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler, Türkiye'nin de kendi temel ilkelerinden ödün vermeksizin reform yapma, esneklik gösterme ve yumuşak güç olma yeteneğini iyice ortaya çıkarmaktadır.
Türkiye, geçmiş tarihinde, reformları ertelediği her dönemde çok ciddi sıkıntılara girmiş, ağır bedeller ödemiş bir ülkedir. AB ile olan ilişkileri, bu ertelemelerden, akamete uğrayan demokratik işleyiş eksikliğinden en fazla etkilenen alan olmuştur.

Alternatif arayışı

Son yıllarda artık her iki tarafın da nerede ise doğal olarak birbirine yaklaşması; Türkiye'nin gündeminden giderek demokrasi karşıtı yapılanmaların düşmesiyle mümkün olmuştur.
Önümüzdeki dönem, AB'nin de, Türkiye'nin de, birbirlerini daha iyi tartabilecekleri, daha iyi değerlendirebilecekleri bir dönem olacaktır. İki ortak da, bütünleşmeyi geciktirmiş olmalarına rağmen, 1959'dan bu yana, yani elli bir yıldır birbirlerinden vazgeçemediklerine göre, daha iyi bir alternatif arayışı içinde olmaları ihtimal dâhilinde değildir.
Birbirlerine giderek daha fazla ihtiyaç duyacak olan Türkiye ve AB'nin, nihayet birbirlerini daha iyi tanımaya karar verdiklerinin işaretlerini alabiliyoruz.
Türkiye, istikrarlı bir siyasi yönetime kavuştuğu 2002'den bu yana, öne sürülen tüm bahanelere rağmen, AB yolunda hiçbir iktidarın kat edemediği bir yolu kat etmiştir. Bunun da ötesinde, bölgesel bir istikrar ve çekim gücü olmak için ortaya koyduğu girişimcilik, cesaret ve özgüven, AB nezdinde de çok ciddi etki yapmış, bütünleşme açısından beklenmedik olumlu dinamikler oluşturabilmiştir.
Önümüzdeki 9 Mayıs'larda, bu gelişmelerin somut neticelerini görerek, gerçekten kutlamaya değer bir tarihi hatırlayacağız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA