Komşumuz Yunanistan 1981'de AB'ye üye olmuştu. Bu üyelik, Avrupa için ilk siyasi sınav oldu ve AB ülkeleri (o zaman sayıları 9'du), Yunanistan'ın bir daha anti demokratik rejimlerin kucağına düşmemesi için onu üye yapmaya karar verdiler ve ilk siyasi sınavlarını da, eğer objektif gözle bakılırsa, başarıyla vermiş oldular. Yunan demokrasisi o tarihten itibaren hiçbir ciddi kesinti tehlikesi yaşamadı, iktidar değişiklikleri daima serbest seçimlerle oldu, Yunan silahlı kuvvetleri içinde, Öcalan'ı gizlice Yunanistan'da konuk etmeye çalışmak dışında hükümetten habersiz komploya kalkışan olmadı; bu listeyi uzatmak mümkün.
AB, Yunanistan konusunda gösterdiği anlayışı, 1993'te gene gösterdi ve çöken sosyalist blok ülkelerinin isterlerse AB'ye girebileceğine karar verdi. Meşhur Kopenhag kıstasları o dönem oluşturuldu. Bu tür kıstasların, AB işleyişi çerçevesinde en önemli sorunu, var olan üye ülkelere değil de, üye olması hedeflenen ülkelere uygulanabiliyor olması. Bir klinik düşünün, sadece hastalara aşı ve ilaç tedavisi yapabiliyor, ancak orada çalışan biri iseniz, hastalıkların tümüne dirençli olduğunuz farz ediliyor ve kimse sizi muayene etmek ihtiyacını duymuyor.
Kimse Yunanistan'ın yapısal sorunlarını aşamayacağını düşünmedi ve kimse onu muayene etmedi.
Bugün Yunanistan'ın yeni "keşfedilen" devasa bütçe açığı ve içine düştüğü kamu borcu batağı, hepimize 2001'de başımıza gelenleri hatırlatıyor haliyle. Ne var ki Yunanistan'ın ülkeden sermaye çıkışını engelleyecek ve borcu çevirmesine yardım edecek kur ayarlaması unsuru kullanılabilir halde değil, çünkü Yunanistan euro kullanan AB ülkeleri arasında ve bu anlamda son derece güçlü bir para birimine sahip. Güçlü para birimine sahip ülkelerin genellikle ekonomisi güçlüdür. AB içinde, euro kullanıma girmeden önce Almanya ve Hollanda böyle ülkelerdi.
Euro bölgesine girebilmek için, çeşitli Yunan hükümetlerinin ulusal hesaplarda tahrifat yaptığı artık gün ışığına çıktı. Bu tahrifatı anlaması gereken Avrupa Komisyonu'nun istatistiklerle ilgili bölümü Eurostat ise, üye devletten gelen rakamların doğruluğunu temel veri aldığı için, uzun yıllar süren bir aymazlığın temsilciliğini üstlenmiş bulunuyor.
Hatırlardadır, Lehman Brothers, çok benzer biçimde hesapların tahrifatı ve murakabe şirketlerinin bunu anlamaması yüzünden birkaç haftada iflas etmişti. Yunanistan'ın da bütçe açığı birkaç haftada, yüzde üçlerden GSYİH'sinin yüzde 13'üne fırlayıverdi. Arada temel bir fark var, bugün Lehmann Brothers'in bu işten sorumlu tutulan en üst düzey yöneticisi 23 yıl hapis cezası aldı. Yunanistan'da doğal olarak bunu yapmanız söz konusu değil, hangi eski Başbakan ve Maliye Bakanı'nı tutuklayabilirsiniz ki? Devletlerle firmalar arasındaki fark konusuna da böylelikle geliyoruz.