Genç kuşak bilmez... Başbakan Turgut Özal 1989 yerel seçimlerine gidilirken "Çok iddialıydı."
Seçimi "Büyük farkla kazanacağına" inanıyordu.
Bu "Özgüven patlamasıyla" bir hata yaptı.
"Seçimden birinci çıkmazsam istifa ederim" gibi sözler söyledi.
Ne demişler?... Büyük dağların büyük uçurumları olur...
"İstifa sözü" de Özal gibi büyük bir siyasetçi için... Büyük hataydı.
Ve seçim yapıldı... Özal'ın partisi (Anavatan) yenildi... Birinci olamadı.
Seçim gecesi... Özal sözünde duracaktı... İstifayı basacaktı.
"Çevresi" onu ikna etti... İstifadan vazgeçirdi.
"Bu hikâyeyi" Mesut Yılmaz, Mehmet Keçeciler, Hüsnü Doğan, Güneş Taner, Yıldırım Akbulut, Oltan Sungurlu, Hasan Celal Güzel gibi isimler çok iyi bilirler.
Özal... Eğer o gece... İstifayı bassaydı... Daha sonra Çankaya'ya çıkamazdı.
Turgut Özal'ın "Aşırı kendine güvenle... Meydandaki alkışın şehvetine kapılarak" istifadan söz etmesi yanlıştı.
"Düşünmeden... Aceleyle" söylenmiş bir sözdü.
1989'da yaşanmış bu olayı neden bugüne taşıdık?.. Anlatalım.
Siyasetçiysen... Ağzından çıkacak sözü ölçeceksin, biçeceksin... Konuşmakta acele etmeyeceksin.
Kemal Kılıçdaroğlu... Seçimin ertesi günü ne dedi? "Kurultaya gerek yok."
24 saat sonra... Ne dedi?.. "Kurultay isteyenler imza toplasınlar."
24 saat daha geçti... Bu defa ne dedi?.. "Kurultayı ben toplayacağım."
Ne demiştik?
Siyasette... Acele etmek, hemen konuşuvermek, önünü arkasını düşünmeden söz söylemek doğru değil.