Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, Almanya'dan bir mektup alır.
Mektupta yurtdışında yaşayan insanlarımızın "Duygu ve inançlarının istismar edildiği" dile getirilmektedir.
Ve "Türkiye'de konut sahibi yapma vaadiyle" yeni mağduriyetlerin doğmaması için önlem alınması istenmektedir.
Yazıcıoğlu 2 yazı yazar.
Birincisi Dışişleri'ne... "Yurtdışı temsilciliklerimiz vasıtasıyla vatandaşlarımızın uyarılması konusunu takdirlerinize..."
İkinci yazıyı SPK'ya (Sermaye Piyasası Kurulu) yollar... "Böyle bir sorun var, ne yapılabilir" diye.
SPK'dan yanıt gelir:
Bu konu yasaların bize verdiği yetki alanı içinde değildir. Yazıcıoğlu sinirlenir... Ve SPK'ya "Ağır bir yazı" yazar:
SPK yasasında konuyla ilgili çok açık ve net ifadeler olmayabilir.
Ben size sıkıntı olabilecek bir konuyla ilgili yazı yazıp ilgi istiyorum.
Yetkiniz dâhilinde olmasa bile yol göstermek bakımından yardımcı olmak gerekmez mi?
Devletin kurumlarının vatandaşın menfaatlerini korumak adına birbirlerine yardımcı ve destek olması, onların aslî görevleri cümlesinden değil midir?
Benim ilgim yok deyip kenara çekilmek nasıl bir sorumluluk anlayışıdır?
Bu "Ağır yazı" üzerine dönemin SPK Başkanı, Bakan Yazıcıoğlu'nu telefonla arar:
- Önceki yazımızı yok sayınız... Konuyla yakından ilgileneceğim.
- Sayın Başkan... Devlette yazılan yazı yok sayılamaz... Yazıma cevap bekliyorum.
Bu konu önemli... Günlerce yazsak yeridir.
Türkiye'deki yetkililer "Bu bizim konumuz değil" diye senelerce ipe un serdiler... Ve Avrupa'da binlerce gariban "Şu vaadle, bu vaadle... Yüksek faiz yalanıyla" kandırılıp, mağdur edildiler.