Anlatacak o kadar çok "yaşanmış olay" var ki...
Kurumlar arasındaki "uyum sorununa" dair.
Uyum, demokrasinin "olmazsa olmazı."
O kadar önemli ki "Anayasa'ya bile girmiş."
Cumhurbaşkanı'na "uyumu sağlama görevi" verilmiş.
Cumhurbaşkanı dedik de...
Gözümüz "masamızdaki kitaba" takıldı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek yolladı:
"Tarihe Düşülen Notlar... Yasama Yılı Açılışlarında Cumhurbaşkanlarının Konuşmaları."
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Meclis'in açılışında konuşuyor... 1 Eylül 1990. Meclis'e bir konuda "tavsiyede" bulunuyor.
Vay sen misin bulunan?
İşte atılan laflar... Aynen... Tutanaklardan:
Tavsiye edemezsin!.. Meclis'in üstünde değilsin.
Anayasa'da böyle bir yetkiniz yok.
Sus ulan!
Burası Milletin Meclisi... Senin değil.
Diyeceğimiz o ki...
Cumhurbaşkanı'nı da sürekli tartışıyor, yıpratıyoruz.
Her tartışmanın içine çekiyoruz.
Sonra da... Ondan "uyum görevi" bekliyoruz.
Vatandaş devlete, devlet vatandaşa güvenmiyor... Devletin organları ise... Birbirine hiç güvenmiyor...
Tabii "bunlar da geçer."
Bari "çok hasar vermeden" geçse.