1908'de Saraybosna'dan Bursa-İnegöl'e gelen Süleyman beyin oğlu. O zaman 10 yaşındaymış. Önce babasının yanında tarlada çalışmış. Babası ölünce 16 yaşında bir dükkana çırak olarak girmiş. Sonra İnegöl- Bedesten'de küçük bir dükkan açmış.
Ardından cepheye "gönüllü gitmiş." Eyüp Sabri bey "istiklal madalyası sahibi" bir gazi imiş.
Savaştan sonra "yaylı at arabası ile" il il, ilçe ilçe dolaşır "seyyar tuhafiyecilik" yaparmış. Bu arada yolu Ankara'ya düşmüş.
"Burada yerleşeceğim" demiş. İnegöl'deki evi satıp, kendisine sermaye yapmış.
***
İlk dükkânı "Anafartalar'da, Adliye karşısında" açmış. Sonra iki dükkan ileride "yeni bir apartman" yapılmış. Atatürk'ün yakın arkadaşlarından Nuri Conker'in apartmanı. Eyüp Sabri bey, Conker'in elini öpmüş:
- Abi, bu binanın girişine dükkan açmak istiyorum.
"O dükkân" hâlâ açık.
Eyüp Sabri bey, o dönem Ankara tüccarlarından olan Vehbi Koç'un arkadaşlarından. "Kendine göre kuralları" varmış. Örneğin "yerlisi yapılana kadar otomobile binmeyeceğim" dermiş. Binmemiş de. Mal almaya İstanbul'a trenle gidermiş.
"Yerlisi yapılana kadar radyo da almamış. Komşunun radyosunu" dinlermiş. 1980'de "mutlu ölmüş", "Çok şükür Türkiyem'de otomobil de, radyo da yapılıyor" diye.
Eyüp Sabri Tuncer'in 1936'da "dükkanında satılan mallarla ilgili kataloğuna" baktık. Bizim için "zaman tünelinde gezinti" oldu. "Saten basma çizgili, çift yakalı gömlek: 125 kuruş."
"İngiliz fanilasından farkı olmayan yerli malı fanila: 70 kuruş."
Çocukları onun resmini duvara asmak istemişler. "Bir dakika" demiş:
- Resmimi bir şartla asabilirsiniz... Atatürk'ün resmi ile birlikte... Ve onun resmi benimkinden yukarıda duracak.
***
Eyüp Sabri Tuncer'in adı "kolonya şişeleri üzerinde yaşamaya devam ediyor."