Galatasaray Teknik Direktörü Frank Rijkaard'ın ilk 11'i herkesi meraklı bir maçın eşiğine getirdi. Hollandalı, Baros'un cezalı olduğu hafta, haftalardır ne oynadığı meçhul olan tek santraforu Joao Alves'i kulübede yanında konaklatıyordu. Her çağdaş teknik adamın "çeyiz" sandığında özenle sakladığı 4-6-0 Sivas'ta huzurlara çıktı. Forvet tipindeki (Keita, Santos) oyuncuların, orta sahadan akarak ceza alanına girmesi, sonra da hızla geriye koşarak orta sahayı desteklemesi gerekiyordu. Aslına bakarsanız iki oyuncu da bu disiplinin içinde vardı. Olmayan, ofansif aksiyonlarda, topu kaleye gönderecek "son durak" idi. İkisi de defansa sızma yapıyor ama iş servis kısmına geldiğinde dükkanı kapatmak zorunda kalıyorlardı. Barış'ın akıllı bir organizasyonla skor dengesini bozmasının üstüne olan gelişmeleri Galatasaray adına nasıl olumlu yorumlarız bilemiyorum. Dakikalarca golün etrafında gezinen rakipleri karşısında topu filelerinde bulmamaları, defansif kalitelerinden değil, rakibin beceriksizliğinden kaynaklanıyordu. Sivasspor'un ligin neden dibinde olduğunu bu anlarda zaten anlıyordunuz. Esas anlaşılamayan, ikili mücadelelerin hemen hemen tamamını yine Sivasspor'un kazanmasıydı.
Galatasaray'ın dişe diş mücadelelerde "hızlıca pes etmesi" akıllara ilk olarak güven eksikliğini getirse de, fizik güç problemlerinin de yaşandığına işaret. Çünkü iki kapı Servet ve Neil de yıkılanlar arasındaydı.
RİSKİN BEDELİNİ ÖDEDİ
Mesut Bakkal'ın ikinci yarıdaki müdahalesi ile takımını yokuş aşağı oynar hale getirmesi, teknik adamlığının kalitesini gösteriyor. Galatasaray bu risk karşısında hızlı adamlarına pas ve pozisyon üretemediği gibi, kendi sahasında kalmakta da direnerek sonucu riske etmeyi tercih etti. Oyunun hakimi olamadan, sonucun hakimi olmaya çalışarak, maçı izleyen taraftarlarının kalbine "kuş" yerleştirdiler. Bu kadar geride bekleyip, bu kadar pozisyon ve hücum imkanı tanımak akıl alır gibi değil. Böylesi vurdumduymazlığın cezası çok gecikerek geldi. Bu beraberliği Galatasaray takımı ve teknik heyeti, "Ne yaptık?" sorusu ile değil, "Ne yapmadık?" diyerek tartışmalı.