Önceki gün Ali Gültiken ile NTVspor yayınındayız. Beşiktaş'ın geçirdiği zor dönemden kurtulup, tekrar şampiyonluk yarışının içine girmesinin önemini vurguladı.
Aynı durumu yaşayan Fenerbahçe ise krizi aşamıyordu.
Aradaki fark, birisinin başında Mustafa Denizli'nin olmasıydı. Diğerinin ise başındakinin kim olduğu rivayete göre değişiyor...
Hatırlayın kötü günlerdeki Mustafa Denizli'yi... Verdiği beyanatların hepsinde umut ateşi vardı. Asla yenilgiyi kabul etmiyor, hep çıkışa geçeceklerini anlatıyordu. Ağır eleştiriler alıyordu, sonuçlar yine kötü geliyordu. En sonunda, "Bu ligin kararını Beşiktaş verir" demek zorunda kaldı.
Mustafa Hoca, kaygan zeminde yürüdüğünü biliyordu. Belki skor olarak yere düşmüşlerdi ama akıl olarak ayakta kalmadıkları sürece hiçbir şanslarının olmadığını bilecek kadar da zekiydi. Bunu sağladı.
Fenerbahçe ise üst üste üç maç kaybettiğinde, Başkan Aziz Yıldırım çıkıp Kulüpler Birliği Başkanlığı'ndan istifa etti. Hakemlerden şikayetçi oldu ve kulübün haklarını savunacağını belirtti. Sonra yeniden Kulüpler Birliği Başkanı oldu. Kulübün hakları ne oldu?
Üst üste kazanılamayan yedi maç sonrasında Sportif Direktör Aykut Kocaman medyaya konuştu. Christoph Daum ile olan ilişkisini anlattı. Takımın durumuyla ilgili tek kelime yok.
Sonra Daum konuştu. Kaleci Volkan Demirel ile çıkan demecinin aslında öyle olmadığını anlattı. Takım ile ilgili tek kelime yok.

SADECE KAPTAN ALEX...
Sonra kaptan Alex internet sitesinde nasıl daha iyi durumda olabileceklerini, çalışmak zorunda olduklarını, organizasyon eksikliği nedeniyle takımın boşa koştuğundan bahsetti. Takımla ilgili tek söz eden, çözüm arayan o...
Yönetim tarafından, Antalya maçı sonrasında hakemlere çatıldı, medyadan kurtarıcı arandı. Takımla ilgili tek kelime yine yok.
Mustafa Denizli umutsuzluğun içinden "inanç" üretirken, Fenerbahçe'deki cepheler paniğin esiri olmuş durumundalar. Bir anlamda herkes kendi derdine düşmüş.
Bu yüzden Beşiktaş yarışın iddialı, Fenerbahçe ise iddialı kalmaya çalışan takımı...