Gazetenin 21 Eylül tarihli Günaydın ekinde manşet Yıldız Kenter'e ayrılmıştı.
600 Liralık Devlet 'Yıldız'ı başlıklı haber şöyleydi: "Bebek'te sabah yürüyüşü yaparken GÜNAYDIN'ın görüntülediği ünlü oyuncu, '67 yaşını geçtiğim için konservatuvardan aldığım maaşı kestiler. Bankaya gittiğimde 'Size para yok' dedikleri an yıkıldım. Parasız kaldım! Parasız kalan insanlar ne hissederse, onu hissettim. Şu an 600 lira emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyorum' dedi.
Kriz nedeniyle, sahibi olduğu tiyatronun iş yapmadığını, dolayısıyla belirli bir gelirinin de olmadığını, yaşamak için özel ders verdiğini söyleyen Kenter, isyan etti: 'Bu ülkede yaşlı insanlara bakış açısı üzücü.
Türkiye'de 'Yeter yahu, artık öl' gibi bir tavır sergileniyor. Şimdi ben aynı tavrı yaşıyor ve hissediyorum."
Bu haber ardından Cumhuriyet gazetesi, 23 Eylül tarihli sayısında Kenter'in bu haberle ilgili tepkilerine baş sayfadan 'Yalana itibar eden bir toplum olduk' başlığıyla yer verdi.
Kenter'in o haberde yer alan sözleri şöyleydi:
"Bebek'te yürüyüşe çıkarım hep. Kimseyle karşılaşmadım, kimseyle konuşmadım, kimseye hayatım, mesleğim, sıkıntılarımla ilgili bir bilgi aktarımım olmadı. Bu haberi yazan muhabir sanki beni Bebek'te görmüş ve ben bütün dertlerimi karşıma çıkan herhangi birine anlatmışım gibi yapılmış. Yalan yanlış devşirme bir haber. Ordan burdan, 5 sene evvelinden ve kafasından atarak haber yapılmış. Beni son derece rahatsız etti."
"Haberi okuduğumda gülüp geçtim ancak baktım ki basın bunu ciddiye almış. Ama basın benim nasıl yaşadığımı, nerde yaşadığımı, tiyatromu biliyor. Beni 'sürünen bir kadın' gibi, 600 lira ile geçinmeye çalışıyormuşum gibi göstermeye çalışmışlar. Oysa 600 lira benim aidat param." diye konuştu.
"Kimse gerçeği araştırmıyor, sormuyor. Herkes soru sormadan, gazetede gördüğü bir şeyin üstüne atlıyor ve satırını bile değiştirme gereği duymadan yazıyor. Henüz avukatımla görüşmedim ancak bu olayı takip edeceğim."
Bu açıklama ardından bazı okurlardan da tepkiler geldi.
Haluk Yanar'ın yakınması:
"Haberi okuyunca bu işte bir terslik var diye düşünmüştüm. Çünkü Kenter'in yalı dairesinde oturduğunu biliyordum ve bu kadar yılık bir sanatçının kenarda 3-5 kuruşu olmalıydı. Ancak, Sabah Gazetem yanlış haber yazmaz düşüncesine sahip olduğum için de kendi kendime 'acaba' demiştim. Ama kendisinin beyanından da anlıyoruz ki böyle bir durum söz konusu değil ve kimseyle de bu konuda bir görüşme yapmamış. Pekiyi bu nasıl oluyor Sn. Yavuz Bey?"
Yanar, tepkisini "bir muhabir eğitim birimi kurma zamanı geldi" diyerek noktalamış.
Muhabir Öner Öngün'ün açıklaması ise şöyle:
"Arife günü Yıldız Kenter ile Bebek'te karşılaştım. Kendisinin fotoğraflarını çektikten sonra 10 dakikalık bir konuşma yaptım. Bayramın ikinci gün Günaydın gazetesinde haber çıktıktan sonra Yıldız Kenter ile bir kez de telefonda konuştum. Kendisi haberin '600 TL maaş ile geçiniyor' başlığıyla verilmesine sinirlendiğini, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ve Bebek'teki evinin aidatının bile 600 TL olduğunu söyledi. Ama zaten benim yazdığım haberde de '600 TL ile geçinmek zorunda kalıyor' diye bir ifade bulunmuyordu. Sadece 67 yaşını doldurduğunda Devlet Konservatuarı'ndan aldığı maaşın kesildiği ve emekli maaşı olarak da 600 TL aldığı yolunda bir ifade bulunuyordu. Haberi düzenleyen editörün 'Kriz olduğu için tiyatrosu da iş yapmıyor, bu yüzden de para kazanamıyor ve 600 TL emekli maaşı ile geçinmek zorunda kalıyor' yorumları benim yazdığım orijinal haberle alakalı değildir. Yıldız Kenter haberin bu yönüyle ilgilenilmesine sinirlendiğini bana yaptığımız telefon konuşmasında da belirtmişti. Yani Kenter'in tavrı 'zorla geçiniliyor' ve 'muhtaç' konumuna düşürülmesiydi. Ayrıca benim haberimde yer alan unsurlar, daha önce de Kenter'in bir röportajında söz konusu edilmiş."
Yorum:
Kenter'in iki yakınması var:
- Benimle Bebek'te kimse konuşmadı.
- Beni sürünen bir sanatçı gibi gösterdiler.
Günaydın eki ve Magazin Servisi ile de konuştum.
Öngün, Bebek'teki konuşmayı kaydettiğini, ama daha sonra başka bir söyleşi için silmek zorunda kaldığını da söyledi. Bu durumda bir şey söyleyemem, ama kendisi güvenilir bir muhabir olarak biliniyor.
Öngün'ün dediği gibi haberin ilk hali ve basılmış hali arasında fark büyük.
Ama ilk halinde de, atıf yapılmadan, Şirin Sever'in Kenter'le bir süre önce yaptığı mülakatta yer alan sözlere çok benzeyen sözler yer almış.
Ancak Kenter orada da 'parasız kaldım, yıkıldım' gibi sözler sarf etmemiş.
Ortaya Kenter'i haklı olarak feryat ettiren bir manzara çıkmış.
Haberde doğruluk esastır.
Magazinde de haberi doğrulatıp, ilgili taraf(lar)a sorup teyit ederek vermek ilkesi geçerlidir.
Bu olaydan çıkarılacak üç ders var:
- Muhabirlerin kayıtları mutlaka en az bir yıl saklaması mecburi olmalı.
- Yalan haber yapanlar için kademeli yaptırım sistemi uygulanmalı.
- Sayfa editörlerinin arasıra nükseden haberleri çarpıtma alışkanlıkları yok edilmeli; tersine, muhabiri doğru ve adil haber yapmaya zorlamak, titiz olmak teşvik edilmeli.
Haberle muhabir, muhabirle editör arasındaki bağ sağlıklı olduğu ölçüde okurun gazeteye sadakati artacaktır. O bağ zayıfsa, ortada ne itimat kalır, ne itibar.