Bu seferki ana yakınma konumuz, bölgesel eklerden birinin içeriği. SABAH okuru İzzettin Bulut, şöyle anlatıyor meramını:
"Gazetemin her gün vermekte olduğu, adı 'Ankara' olan ekin, Ankara'ya özel olması gerektiğini değerlendiriyorum. Oysa, özellikle ülkemizin güneyindeki olaylara ve bilgilere de yer veriliyor."
"Bu ekte 'Günün Ajandası' başlıklı bir bölümde, o gün gerçekleştirilecek etkinlikler hakkında bilgi veriliyor. Ne ilginçtir ki, bu bölümde yer verilen etkinliklerin hemen hemen tamamı İstanbul'daki faaliyetler ile ilgili. Son olarak, mesela 24 Haziran tarihli ekin aynı köşesinde sunulan 10 etkinliğin tamamı İstanbul'la ilgili. Ankara'da yaşayan ve çalışan bir kişi olarak, İstanbul'daki etkinlikler beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Ankara Ekinin ekibi sosyal etkinliklere katılmak için bizim her gün İstanbul'a gitmemizi mi bekliyor?"
"Önemli bir diğer konu da: Maalesef şu anda Ankara Eki, Ankara ile ilgili bilgileri ve gelişmeleri en detaylı şekilde vermesi gerekirken, AKP'li Belediye Başkanlarının reklam aracı, diğerlerinin kendilerine ters gelen en ufak icraatını bile anormal büyüterek aleyhlerinde propaganda yapan bir yayın durumunda."
"Hizmetleriyle sürekli övülen Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin; Armada AVM karşısındaki hilkat garibesi çelik yığın, Gordion İş Merkezi ve bu inşaat için Ankaralılar Caddesi'nin bir bölümünün uzun zamandır trafiğe kapatılarak vatandaşa eziyet çektirilmesi, metro inşaatlarında dört yıldır bir arpa boyu ilerleme kaydedilmemesi, mali kaynak gerektiren birçok yarım iş varken Disneyland yapımı hayalleri, direklerinin çok uzun zaman önce dikilmesine rağmen Eskişehir yolunun ışıklandırılmaması, ana yolların bile köstebek tarlasına dönüşmüş olması gibi bazı durumlar ve uygulamaları neden incelenmiyor? Büyükşehir Belediyesi'nin yol süpürme araçları ve çim sulama ekipleri, şakır şakır yağan yağmur altında bile görev yapıyor (!). Bu şartlardaki lüzumsuz yakıt ve su israfı neden sorgulanmıyor?"
Bulut'un yakınması böyle.
Sabah Bölge Ekler Koordinatörü Ersin Ramoğlu'na okurumuzun şikayetini aktardım.
"Eleştiriler haklıdır" dedi ve ayrıntılı yanıtı şöyle oldu:
"Sabah'ın Ankara'da yayımlanan ekinde bulunan kültür ve sanat etkinliklerinin yer aldığı sayfada İstanbul haberlerinin bulunmasının okurlarımızın uzun zamandır yakınmalarına neden olduğunu biliyoruz. Ayrıca sayfanın pagefax'la gelmesindeki aksaklıklar yüzünden de gazete baskısı bile gecikmekteydi. Sıkı takip sonucu kısmen de olsa bu sorunu giderebildik. Ancak kültür-sanat sayfasındaki İstanbul sanat olaylarının yer alması devam etti.
Hâlâ da durum böyle...
Yayımlandığı ilk günden beri Başkent'in sosyal ve kültürel hayatına önemli katkı sağlayan Sabah Ankara'nın okurları haklı olarak İstanbul'da hazırlanan sayfada kendi haberlerini ve günün ajandası bölümünde de Ankara'daki sanat etkinliklerini görememekten yakındılar.
Bu şikayetleri dikkate aldık ve İstanbul'daki arkadaşlarla sorunu çözmek için temasa geçtik. Okurlarımız bundan sonra aynı sayfada Ankara'daki kültür ve sanat etkinlik haberlerini okuyabilecekler."
"Sabah Ankara, rakiplerinden farklı olarak bölge ve kent gazetesi anlayışı ile yayın yapmakta. Kısacası Ankaralıların yararına gördüğü her şeyi desteklediği gibi, aksayan yönlerde de, yönetenle yönetilen arasında köprü vazifesi görmektedir... Okurumuzun e-mailinde sözünü ettiği konular, daha önce çeşitli defalar her yönüyle gazetemizde haber olarak yer almıştır. Başkentli okurlarımızın gözü, kulağı ve sesi olmaya bundan sonra da devam edeceğiz."
Ramoğlu'nun açıklaması mantıklı bir vaatle son buluyor. Gerçekten de belli bir kentin adıyla çıkan ek, o kentle ilgili haber, yorum, eleştiri, duyuru, tanıtım ve ilanlarla oluşturulmalı. Diğer haberler ve içerik unsurları için ana gazete var.
Sayfa sayılarındaki değişim de bir etken, ama çabaları okuru memnun etmeyi esas alarak yönlendirmek gerekir.
İkinci nokta da çok önemli.
Yaşanan sert kutuplaşma ortamında eleştiri ile övgü arasındaki dengeyi, sorgulayıcı ve ifşa edici gazeteciliğe olan güven ihtiyacını, propagandadan daima uzak durmayı gözetmek gerekir. İnsanlar yaşadıkları kent veya semtlerin sorunlarına daha yakın; onların işlenmesini ve çare bulunmasını beklerken basına yaslanmak zorunda hissederler kendilerini; sesleri böyle duyulur çünkü.