Geçen pazar günkü Sabah'ın spor sayfalarında yer alan Daum'a Küfür başlıklı haber ardından, malumunuz, Fenerbahçeli Alex ve teknik direktör Daum birer açıklama yaparak Sabah'ı yalanladılar.
Yalanlama ertesi günkü gazetede küçük bir köşe içinde yer aldı.
Okurlardan da hayli tepki geldi.
Sabah'ı eleştiriyorlar.
Kaan Yazgan, örneğin, şöyle yazmış:
"Gazetemi ve spor sayfalarını seviyorum. Evvelce FB için karalama yapılıyor iddialarına fazla itibar etmedim. Ama Alex haberiyle fikrim değişti. Gazetede verilen Alex-Daum kavgası haberinde yalanlamalar çok küçük verildi."
Mehmet Efe de "bu iddiaları ortaya atan kaynakların adı yazılmalıydı, çünkü bunlar gazeteyi de zorda bırakıyor" diye yazmış.
Spor Müdürü İskender Baydar'a eleştirileri aktardım.
Diyor ki:
"Hem Alex hem de Daum ayrı ayrı basın toplantısı düzenleyerek "tartıştığımız yalan" dediler. Oysa haberde tartıştıkları iddia edilmiyordu. Haberde 'Zaragoza deplasmanından dönüldüğü günün akşamına Daum ağır bir idman koydu. Buna sinirlenen Alex, idmandan sonra soyunma odasına giderken Portekizce küfretti, Arkadaşları ağzını kapatarak Alex'i susturdu' deniyordu. Yani Alex ile Daum arasında bir tartışma söz konusu değil. Haber aynı ifadelerle birden çok gazetede yer aldı. Yani masabaşı bir haber değil. Kaynağı açıklamıyoruz ve açıklamak zorunda değiliz."
Kaynaklar ve güvenilirlik, okur-gazeteci ilişkileri bakımından önemli ve sıkça karşımıza çıkan bir konu. Bu konuda epey yazmış ve acı tecrübe yaşamış biri olarak söyleyeyim:
Bir futbolcunun hocasına küfretmesinin doğru olsa da nasıl bir haber değeri olduğunu bir yana bırakıyorum. Bu ve benzeri sansasyonel haberler okurların önemli bir kesiminden gelen tepkilerden bu sonuca varıyorum ve artık negatif etki yapıyor, diyerek geçeyim.
Bu haberin kaynağını bilmiyorum, İskender'e sormadım. Umarım güvenilen ve gazeteciyi mahcup etmeyecek bir kaynaktır.
Öyle olduğunu varsaysak bile...
Bu duyumu, "olayın" tanığı futbolculara ve Daum'un kendisine sorarak haberi hazırlamak temel kural olmalıydı.
Diyelim ki, Daum o ilk haber hazırlanırken yalanladı. Ama kaynağımız öyle güvenilirdir ki, yalanlamayı da habere koyarak gene verebiliriz.
Vermeliyiz.
Genelde şöyle yanlış bir uygulama var: Elimizdeki, doğruluğundan emin olduğumuz habere, zikredilen tarafların inkârı, itirazı girerse o haber ağırlığını kaybeder sanıyoruz. Vakit darlığı vs.nin de etkisiyle, titizlenmiyoruz.
Oysa, tam tersine, haberde adı sanı geçen kişilere, kurumlara söz hakkı vererek herkese karşı adil, okura saygılı davranmış olacağız.
Gazetelere karşı sert tavırlar ve önyargılar da törpülenecek.
Doğruluğundan emin olduğumuz haberde, taraflara söz hakkı tanıyalım.
Kazanan biz olacağız.