Beşiktaş-Çaykur Rize maçındaki cinayetle ilgili haberler Sabah'a eleştiri yöneltilmesine neden oldu. Tartışmalar hafta boyunca Sabah yazarları da dahil olmak üzere, hem Sabah özelinde hem de basın/medya haberciliği genelinde süregeldi.
Sabah'a eleştirilerin odağı 22 Kasım Pazartesi günkü gazetedeki başlık, üslup ve bazı ayrıntılardı.
Gazete, 16 yaşındaki Cihat Aktaş'ın öldürülmesini Ölüm Stadı manşetiyle duyurmuştu. Spottaki bir ifade şöyleydi: "Beşiktaş Yönetimi'nin izlediği gerilim politikası acı bir olayla son buldu..." Asıl tepkiler ise ön sayfanın sol üst köşesinde yer alan fotoğrafın altındaki, "Cinayet, başarısızlıklarını örtbas etmek için havayı bilerek geren Beşiktaş Başkanı Demirören ve Yönetim Kurulu'nun gözleri önünde işlendi" ifadesiydi.
Tepki gösteren okurların hemen tümü bu sunumu doğrudan doğruya Beşiktaş'ın yönetimine gazetenin duyduğu husumetin bire bir yansıması olarak algıladıklarını duyurdular veya hissettirdiler.
'DÖNER BIÇAĞI OLAMAZ'
Spor sayfasında ilk baskıda yer alan bir "iddia" da İnönü Stadı'ndaki büfeciler adına bizi arayan Sedat Parlaöz'ün eleştirisine yol açtı.
Söylediği özetle şöyle: "(haberde)...cinayetin büfeden alınan döner bıçağı ile işlendiği ileri sürülüyor. Oysa İnönü Stadı'nda döner satışı yok. Beşiktaş Klübü ile büfeciler arasında yapılan sözleşme gereği kesici ve delici aletin sokulması da yasak. Ayrıca döner satılmayan büfelerimizde döner bıçağı olduğunun yazılması, muhabirinizin konuyu yeterince araştırmadığını göstermektedir. 'İleri sürüldü' diye haber yazmak yerine, ileri süren kişinin kimliği ve görevi belirtilmeliydi." Devamında şu var: "İnternet sitenizde de 'Yanıt Aranan Sorular' başlığı altında 'büfelerde döner bıçağı kullanılmasına kimler izin veriyor?' diye soruluyor. İnönü stadında yaklaşık 40 büfe varken buradaki satıcı ve yetkililer ile konuşmadan böyle soru sormayı Sabah'ın tarafsız ve ciddi haberciliğiyle bağdaştıramadık." Bunlara bir de Birgün gazetesi yazarı Adnan Bostancıoğlu'nun yazısını ekleyelim: "Biliniyor, Beşiktaşlı futbolcular Sabah'ın yayınlarına tepki duydukları için medeni bir protesto geliştirdiler ve bu gazeteye demeç vermiyorlar. Sabah muhabirleri, Beşiktaş uçağına alınmıyor. Yani Sabah'ın Beşiktaş'la, Beşiktaş yönetimiyle sorunu var. Ve bu gazete, tribünde yaşanan bu vahim olayı Beşiktaş kulübüyle hesaplaşmanın bir fırsatı olarak görüyor! Artık bu insanların yazdığı hangi habere, hangi yoruma inanayım? Kim inanır?"
GECENİN TELAŞINDA
Ergun Babahan, haberin gece geç saatlerde gelmiş olmasına dikkat çekti.
Evet, doğru, o gece ön sayfa yeni baştan hazırlanmış. Ve sürekli akan yeni bilgilerin çoğuyla, süratle her şey toparlanmış.
Böyle durumlarda zaman aleyhinize işler.
Döner bıçağı gibi nereden geldiği belli olmayan ve doğrulanmasına o anda imkan bulunmayan söylentiler de sızabilir. Neyse ki sonraki baskılara resmi kanallardan doğrulanmış bilgiler girdi.
Büfecilerin tepkisini haklı buluyorum.
Babahan'ın başlıkla ilgili olarak altını çizdiği nokta, böyle bir cinayetin "ilk kez futbol stadyumlarında olması." "Daha önce kitlesel arbedelerde ölümler oldu, ama bilinçli bir cinayetle ilk kez karşı karşıya gelindi" diyor. Ayrıca, "Beşiktaş yönetiminin stadda her şeyden haberdar olduğunu unutmayalım" diye ekliyor.
DUYGUSALLIK... DÜZ MANTIK...
Öyle ama, Ölüm Stadı başlığı, bir okurun dediği gibi, "cinayetin güvenlikle, fanatizmle ilgisini gölgeleyip topu başka bir yöne atıyor." Bir yere Ölüm Stadı dediğiniz vakit, o statta cinayet ve ölümlerin mükerrer olmasına atıfta bulunuyor olmanız gerekir. Oysa bir "ilk"le karşı karşıyayız. Hesap vermesi gerekenler de belli.
Öte yandan... Ve en önemlisi... Sadece fotoğraf altındaki metni değil, haberin ön ve iç sayfadaki anlatım üslubunu da son derece duygusal, yorumla yoğrulmuş buldum.
Ben okur olarak şöyle düşünürüm: "Madem gazetem bu haberi önemseyip sayfa yenilemiş, yer açmış, herhalde bana ötekilerden daha çok ayrıntı ve doğru bilgi verecektir." Oysa, ayrıntılar imzasız haber metninde o duygusal ve tepkisel anlatımın satır arasına sıkışmış kalmış. Haber iyice arka plana itilmiş, iç sayfada ana yazı imzasız bir yorum olmuş.
Bu, Sabah Gazetesi adına doğrudan Beşiktaş'a karşı bir toplu tavır olarak algılanmasın da nasıl algılansın? Yorum için, henüz cinayet o aşamada aydınlanmamışken neden acele edilsin? Neden?
İlle de yorum deniyorsa, neden bir köşe yazarına hadise acele de olsa yorumlatılmasın?
"Medya tavrı", "futbol dili" diyenleri haklı kılan noktalar işte bunlar. Haber-yorum içiçeliği...
Emin olun, okurların önemli bir bölümü, sandığımızın aksine, ne kadar fanatik olsalar da, basında serinkanlı ve doğru bir habercilik istiyorlar.
Öteki alanlarda olduğu gibi, sporda da duygu ve yorumları habercilikten uzak tutalım, ne kadar sevsek de takımlara da eşit mesafede duralım.
Okuru gazetemize daha yakınlaştırmak için...
İnönü Stadı'nı, cinayetin ardından 'Ölüm Stadı' diye nitelemek doğru muydu? Sabah'ın haberi veriş tarzında okurları neler rahatsız etti? Eleştiriler yoğundu