Bugüne kadar sık sık kullandığımız ve doğru olduğuna inandığımız bazı kavramların nitelik ve içerik değiştirdiğini görmemiz gerekiyor.
Bu kavramlardan biri "Toplum Mühendisliği" değil miydi?
Buna göre Kemalist ideolojinin doktrinerleri olan "Toplum mühendisleri" değişimi ve gelişmeyi yok sayıp, toplum yapısını bürokratik oligarşinin egemen olacağı ve halkın eğilimlerini devre dışı tutacak şekilde dondurmayı planlarlardı.
"Şeriat tehlikesi" veya "Komünizm tehlikesi" ya da "Bölücülük tehlikesi" gibi kavramlar da, siyasete ve düşünce hayatına getirilen yasakların gerekçeleri olurdu. Kamuoyunda toplum mühendislerinin egemen olduğu askeri yönetim dönemlerine "Geçiş dönemi" veya "Ara rejim" denirdi.
Destek kesimler
Oysa gerçekte seçilerek gelmiş yönetimlerin bulunduğu dönemler "Ara rejim" olarak görülürdü... Kamuoyu "Nasıl olsa bunlar da devrilir" beklentisi içinde her 10 yılda bir askeri müdahale yapılacağına kadermiş gibi inandırılmıştı. Medya, üniversiteler, yargı ve yerleşik sermaye bu inancı kökleştiren söylemlere kaynaklık ederdi.
Koruma duvarlarının ardında büyütülmüş yerli sanayicilere ve işadamlarına da, bu model uygun gelirdi. Dünyanın en kalitesiz sanayi ürünlerini dünyanın en pahalı fiyatları ile yerli tüketicilere satarlar, dövizin sabit kura bağlandığı ve dolayısıyla bulunamadığı iç pazara, aldıkları tahsislerle egemen olurlardı.
Turgut Özal olayı
Bu çemberde ilk çatlak Turgut Özal'ın Türkiye'yi "Serbest Pazar" ekonomisine geçirmesi ile oluştu. Üretici de tüketici de dünyaya açıldı. Kalite ve rekabet gibi olgular hayatımıza girdi. Esnafın tüccarlığa, zanaatkârın sanayiciliğe geçişini simgeleyen Anadolu Kaplanları'nın sesleri duyulmaya başladı.
Özal'ın "Orta direk" olarak nitelediği yeni kentliler, siyasete ağırlıklarını koymaya başladılar.
Toplum mühendisleri de, koruma duvarları arkasında büyütülmüş sanayiciler ve işadamları da, Turgut Özal'dan nefret ettiler. Onun siyasete sokup parlattığı isimler, onu sattılar. Eski demokrat ve darbelerin kurbanı Demirel de bundan sonra yeni bir darbenin hedefi olmamak için, toplum mühendislerine teslim oldu.
Post-modern darbe
Toplum mühendislerinin projelerinin rafa kaldırılmasına neden olan Özal reformları, 28 Şubat post-modern darbesi ile iyice devre dışı bırakıldılar. Yeniden sabit kura ve bürokratik oligarşinin egemen olduğu günlere dönüldü. Yine medya, üniversiteler ve yargı ve yerleşik sermaye toplum mühendislerinin ideolojilerine yataklık etmeye başladılar.
Türkiye sanki dünya dışında bir ülkeydi. Sanki Sovyetler çökmemiş, Çin dünya rekabetine açılmamıştı. Sanki 1930'ların siyasi ve ekonomik modeli ile Türkiye'yi 21'inci yüzyıla taşımak mümkündü... Ortadoğu'da haritalar değişirken Türkiye'nin Kürt realitesini yok sayması sanki hâlâ devam edebilirdi.
Bu yanılgı AK Parti'nin iktidar olması ile sona erdirildi.
Şimdi bu eski toplum mühendislerinin yeni kuşak vârisleri devrede. Bunlar şimdi Kemalist ideolojiyi cemaatçi örgütlenme içinde topluma yeniden sunmaya çalışıyorlar. Ve Özal'ın yerinde hedefte Tayyip Erdoğan var. Ama eski Türkiye'nin halkı çok değişti...
Bunun farkında değil bu muhteremler...