Dün Cemal Reşit Rey'de Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu'nun konserindeydik...
Cumhurbaşkanlığı Korosu'nun konserinin ne yazık ki sadece ilk bölümünde bulunabildi Cumhurbaşkanı Gül.
Biraz daha kalabilseydi Bekir Ünlüataer'in Suzinak şarkılardan oluşan solo konserini de, Tanburi Osman Nuri Özpekel'le kemani Aziz Şükrü Özoğuz'un icra ettikleri gerçekten çarpıcı güzellikteki Cinucen Tanrıkorur'a ait iki saz eserini de dinlemiş olacaktı.
Acaba Cumhurbaşkanı konserin birinci bölümünde Mehmet Güntekin'in yönetimindeki Koroyu dinlerken, Abdülkadir Meragi'nin Farsça söylenen Rast "Kar-ı Haydarname"sinin, Türkçe çevirisine de baktı mı?
Şöyle başlıyordu bu Farsça güfte...
"Nümune ist begüş-i sipihr-i halka- i hür / Zi tavk-ı halka beguşani kutb-u din Hayder..."
Nefsi ile cihad etmek
Bu Farsça güftenin Türkçesi'ne gelince...
"Cümle kâinatın kulağına küpe olacak bir timsaldir/ Kulağı küpeli köleler için dinin kutbu Hazreti Ali/ Sevgi hırkasını giyen herkes hayretlere düşmektedir/ İnsanlığın önderi bile nefsiyle cihad mı etti diye"
Meragi'nin bestesinin sözleri bugünün Türkiye'sinin siyasi ortamını hatırlatacak bir söylemi içermiyor mu? Adeta kendi nefsiyle kavga ediyormuş gibi bir görüntü vermiyor muyuz dünyaya?
Acaba Cumhurbaşkanı Gül, kendisini koronun seslendirdiği bestelere mi kaptırmıştı?
Yoksa "Eğer HSYK'yı yeni bir düzene sokan tasarı TBMM'den geçip imzalamam için önüme gelirse, bunu Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle geri göndermem daha mı doğru olur" sorusuna cevap mı arıyordu içinden?
Gerginlik diner mi?
Konserin arasında salondaki tanımadığım bir dinleyici yanıma geldi ve "Gerginliği dindirin" diye azarlarcasına çıkıştı bana... Bu kişiye uzun uzun cevap verecek vakit yoktu. Konserin ikinci bölümü başlamak üzereydi...
Vakit olsaydı acaba ne derdim?
Mesela şunları belki söyleyebilirdim...
- Fethullah Gülen Amerika'daki bir çiftlikte, ülkesinde olup bitenleri ikinci, üçüncü ellerden duymak ve bunlara yanlış doğru tepkiler vermek yerine Türkiye'ye dönmüş olsaydı, belki bu yaşananlar gündeme gelmezdi... Ama galiba iş işten geçti ve geri dönüşü mümkün olmayan nokta geçildi...
Bu coğrafyadaki devlet geleneğinde, kendilerini devlet sananlara ve devlet içinde ikinci bir devletmiş gibi örgütlenenlere hoşgörü ile bakmak yoktur... Kısacası yaşananları unutturmak ve gerginliği dindirmek gibi beklentiye, bir gazetecinin cevap vermesi pek mümkün değildir...
Sınırsız devlet olur mu?
Konserin ikinci bölümünde Bekir Ünlüataer'den Manyasizade Refik Bey'in, Fahri Kopuz'un, Ali Galip Türkkan'ın ve Ahmed Rasim Bey'in Suzinak şarkılarını dinlerken, Kendimi Varşova'daki Yahya Kemal gibi hissettim...
"Zihnim bu şehirden, bu diyardan çok uzakta/ Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta" demek geldi içimden...
Siyasi gerginliklerin şehrinden musikinin sevgi yüklü dünyasına kaçış için, kısa süreli de olsa bir fırsat yaşamaktaydım.
Bu sırada Bekir Ünlüataer, Fahri Kopuz'un şarkısındaki Muhiddin Bey'in güftesinden dizeleri seslendiriyordu...
"Hududsuz düvel olmaz fakat senin hüsnün/ Hududa sığmıyor asla bu devlet öyle değil"