Paris'te üç PKK'lının öldürüldüğü olaya ilişkin öncelikli soru tabii ki "Bu olayın faili veya failleri kimdir" olacaktır.
Ancak bu olay dolayısıyla bir başka önemli soru daha gündeme geldi.
Bu soruyu Başbakan Erdoğan dünkü konuşmasında şöyle seslendirdi:
-Fransa Devlet Başkanı bu terör örgütü mensuplarıyla neden görüştüğünü, ne görüştüğünü, hangi tasarım dahilinde bu teröristlerle iletişim halinde olduğunu da derhal Fransız, Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklamalıdır.
Aralarında PKK'nın bir kurucusunun da bulunduğu üç kadının cinayete kurban gittikleri duyulduğunda Fransa Devlet Başkanı Hollande'ın yaptığı açıklamayı hatırlayın...
Ama ne müttefik...
- Bu korkunç olay benim de aralarında birini tanıdığım üç kişiyi doğrudan etkiliyor. Bizimle düzenli bir şekilde buluştuğu için onu ben ve çok sayıda siyasi aktör tanırdı. Nedenleri ve olayla ilgili kişileri öğrenmek için beklemenin daha iyi olacağını düşünüyorum, demişti Hollande.
Düşünün ki Fransa Türkiye'nin müttefiki...
NATO'da ortağımız Fransa.
Buna karşı Türkiye'nin güvenliğini, istikrarını tehdit eden ve İnterpol'ün de kırmızı bültenle aradığı terör örgütünün sorumlu kişileri, Fransa'nın yöneticileri ile düzenli şekilde buluşuyorlar.
Acaba Londra metrosuna bomba koyanlarla da düzenli şekilde görüşüyorlar mıydı Fransız siyasetçiler?
İşte bu durum uluslararası ilişkiler denilen karmaşık düzenin sadece bir boyutunu yansıtıyor.
Çok zor bir süreç
Bir kez daha içine girilen barışı arama sürecinin içerdiği zorlukları anlamamıza yarayabilir bu durum.
Türkiye devlet ve siyaset boyutunda, Öcalan'la, PKK'yla, Kandil'dekilerle, BDP'yle görüşüp terörü sona erdirmek için çözüm yollarını ararken, tüm aktörlerin bunlardan ibaret olmadığını iyice bilmemiz gerekiyor.
Demek Fransa'yı da devrede tutmak gerekiyor.
Acaba İran hangi konumda?
Kuzey Irak Kürt yönetimi ile Türkiye'nin yakın ilişkilerinden rahatsız olan Bağdat yönetimi, PKK terörünün sona erdirilmesi konusunda acaba ne düşünüyor?
Amerika ve İsrail hangi konumdalar?
Fransız kalmak
Dışişleri sözcüleri tarafından yapılan "Teröre karşıyız" açıklamaları, bir ülke yönetiminin başka bir ülkedeki terör eylemlerine de karşı olduğu anlamına gelmiyor ki?
Ortadoğu haritasını Birinci Dünya Savaşı sonrasında çizen İngiltere ve Fransa, bu haritanın değişim sürecinde bulunduğu bu dönemde, bölgede olup bitenlere sadece seyirci mi kalıyorlar acaba?
Filistin sorununun kronik çözümsüzlüğe mahkum edildiği bu coğrafyada, Türkiye'nin dört ülkeyi ilgilendiren Kürt sorununa kendi toprakları içinde barışçı, demokratik ve kalıcı bir çözüm araması, desteklenmesi gereken ama uzun sürebilecek çabaları gerektiriyor.
Bu çabalara karşı Fransız kalmayalım.