Başbakan Erdoğan'ın AK Parti Büyük Kongresi'ndeki konuşmasını dinlerken, onun bugünkü davranışlarına yön veren dünkü olayların neler olduğunu anlamak mümkün.
Örneğin hepimiz "Başbakan neden medyaya karşı zaman zaman sert çıkışlar yapmayı gerekli görüyor" diye eleştirmiyor muyuz onu?
Dünkü konuşmadaki şu cümleleri hatırlarsanız, belki yukarıdaki eleştiri konusunda biraz olsun hafifletici sebepler bulabilirsiniz.
Şu cümleleri hatırlayın:
"- Biz manşetlere karşı şerbetliyiz, manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Benim için 'Muhtar bile olamaz' dediler. Onların nasıl bir hesabı varsa, milletin de Allah'ın da bir hesabı vardır."
Evet... 28 Şubat post-modern darbesinde emirle atılan manşetleri belki sizler unuttunuz.
Ama bu manşetlerle hedef kılınan kişiler ve mesela Başbakan Erdoğan, bugün de kendisini hedef alan ve "28 Şubat 1000 yıl sürecek" söylemini benimseyenlerin attıkları manşetlere ve yazdıkları yazılara, galiba tepkisiz kalamıyor...
Menderes ve Özal
Başbakan'ın konuşmasından AK Parti felsefesinin kökeninde hangi siyasi hareketlerin bulunduğunu da anlamak mümkün.
Gerçi konuşmanın bir yerinde Alparslan'dan Fatih'e, Gazi Mustafa Kemal'den Necmettin Erbakan'a uzanan bir isimler listesi de vardı.
Ama ayrı bölümde iki isim yeniden zikredilmişti.
Şu cümleleri hatırlayalım:
"- Biz Menderes ile başlayan, milleti, milletin değerlerini esas alan bu anlayışla siyaset yapıyoruz.
Bunun için kendimize 'muhafazakâr demokrat' dedik. Kendimizi böyle tanımladık."
"- Biz kefenimizi giyerek bu yola çıktık. Turgut Özal'ın dediği gibi 'Allah'ın verdiği canı sadece Allah alır' diyerek yola çıktık. Çetelerden korkmadık, tehditlerden korkmadık."
Demirel yok
Erdoğan "Muhafazakâr-Demokrat" siyasetin geçmişteki iki büyük ismini, Adnan Menderes'i ve Turgut Özal'ı zikrediyor AK Parti'nin çizgisini anlatırken.
Ama Demirel listede değil.
Burada bir de hüzün verici bir durumun varlığını hatırlamalıyız.
Çünkü Muhafazakâr-Demokrat siyasetin bir diğer önemli ismi Süleyman Demirel'dir.
Ama 28 Şubat post-modern darbesindeki konumu, onu bu çizgide zikredilmesi gerekli isimler listesinden ne yazık ki çıkartmıştır.
Erdoğan konuşmasında dünü tanık gösterip bugün olanları ve yarın olacakları anlatırken şöyle konuştu:
"- 13 yıl önce cezaevine girerken evimin önünde yaptığım konuşmada bunun veda olmadığını söyledim. Bunun bir es olduğunu söyledim.
Cezaevindeki molanın ardından barış, hürriyet için mücadele verdik. Biz, 'Koltuğa yapışanlardan olmayacağız' dedik."
Veda değil "
- Bu bir veda değil, bir estir, duraktır. Yorgunluğun, dinlenmenin molası değil. Bu bir sözün, bir vaadin yerine getirilmesidir. Bu molada yine milletin hizmetinde olacağız. Partim bana ve arkadaşlarıma hangi görevi verirse yerine getirmeye çalışacağız."
Kongre gerçekten çok iyi düzenlenmiş, kargaşaya imkân tanınmayan bir etkinlikti.
Keşke büyük kentlerin trafiği de böyle olabilse.