Bir arkadaşım telefon etti dün...
- Kurban Bayramın kutlu olsun, dedi.
Şaşırdım.
Günleri ve ayları karıştırmayacak kadar berrak bir zihin yapısı vardır bu arkadaşımın.
- Bugün Kurban Bayramı değil ki, diye cevap verdim.
Telefonda gülmesini duydum.
- Bizde her gün bir Kurban Bayramı değil mi ki, dedi.
Sonra son günlerde basına yansıyan cinayetleri, burunları kulakları kesilen, sözde "Töre" adına katledilen kadınları hatırlattı.
- Günlük kurban bayramlarında koyunlar değil kadınlar kurban ediliyor bizde, diye ekledi.
Söyleyecek söz bulamadım, sustum.
Dün gazeteleri okurken baktım sevgili Herkül Millas da Zaman'daki yorumunda bu tür durumlara takılmış ve şöyle yazmış:
- ... Kadın ve aileden sorumlu devlet bakanı eşcinselliği hastalık sayıyor; cinsellik içeren dizilerden ise "eksite" olduğunu söylüyor. Böyle sorumlu bir kimsenin cinselliği de kullandığı kelimelerin anlamını da bilmemesi çok şaşırtıcı, hatta şoke edici değil mi? Bütün bunların altyapısı olan toplum da kendi elektrik şoklarını veriyor. Kadınlar gününde dayak yedi diye kocasından kaçan karısını otuz beş bıçak darbesi ile öldürmüş. Bu sayılarda Guinness rekoru "bizde." Şimdi mahkemede tahrik vardı diyecek ve bu mazereti de (erkek) hâkimlerce haklı görülecek. "Namus" adına bir kızın diri diri gömülmesi de anlayışla karşılanmıyor mu? "Geleneklerimiz kutsaldır" inancıyla olacak, kadınlar sokaklara dökülmüyor. Suskunluk. Galeyana gelenlerin gürültüsünü beklerken, suskunluk!
Nörotik tepkiler mi?
Aslında toplumsal duygu ve algılama ortamımızda bir çarpıklık var galiba.
Akla ziyan durumları normal görmeye mi başladık acaba?
Herkül Millas "Davranış psikolojisine göre beklentimizin dışında olaylar yaşanırsa nörotik tepkiler doğarmış" diyerek hem şaşkınlıklarını hem de bunlara yol açan güncel gelişmeleri anlamaya çalışmış.
Mesela şu örnekleri sıralamış:
- Son zamanlarda acaba neler oldu ki diye düşününce sürpriz ve şoke edici diye şüphelendiğim şunlar: Şu Ergenekon dedikleri olay ilk çıktığında hayal mahsulüdür dendi ya, ben de yorum farkı haktır deyip söylenenleri normal karşıladım. Sonra topraktan silahlar çıktı. Ne dendi tam hatırlamıyorum ama galiba, "önemli değil, acaba oraya kim koydu, bulmanın zamanı mıydı" gibi bir şeyler söylenmişti. Sonra darbe planları diziye dönüştü; her hafta yeni bir olay, yeni bir plan ve yeni aday kurbanlar. Ama bunca kanıta karşın hiçbir şey, ama gerçekten hiçbir şey olmamış gibi hâlâ "komplodur" deniliyor ya, işte bu sarsıcı bir sürpriz etkisi yapıyor galiba.
Kalın gözlüklü şişko
- Sonra adalet ve yargı ile bir şeyler oldu. Gözleri bağlı güzel bir kadın olarak bildiğim adalet, birden karşıma kalın gözlüklü bir şişko olarak belirmez mi! Yargı kararları artık yazı-tura ile oluşuyor anlamında kâbuslar görmeye başladım. Yazı-turayı atan savcılar ve yargıçlar değil tabii. Onların kararları önceden öngörülebiliyor (bu da ayrıca yazık!) En azından bu konuda sürpriz yok. Yazıtura hangi yargıcın ve savcının bana isabet edeceği konusunda. Yani tek bir yargı yokmuş duygusundan söz ediyorum. Oysa biz bir zamanlar nelere inanmıştık, bu alanda nasıl beklentilerimiz vardı, değil mi?
- Ordu konusunda da sarsıcı sürprizler yaşandı. Kuru denmiş olanın uzun bir süreden sonra ıslaktır diye itiraf edilmesi (imzadan söz ediyorum) bana büyük bir sürpriz gibi geldi. Bence beklenen tutum her şeye rağmen "sahtedir" diye ısrar edilmesiydi, inkârdı. Ama sürprizler bitmiyor ki. Ama "yaştır" dedikten sonra ordu tarafından ne soruşturma, ne tutuklama, ne işten uzaklaştırma, ne özür dileme...
Evet sayın okurlarım.
Düşündüklerimi, yargılarına güvendiğim bir arkadaşımın yorumunda da görünce, rahatlıyorum.
Kendince "Doğru yorum"u bulan bir okur nasıl rahatlarsa ben de öyle rahatlıyorum.