Başbakan Tayyip Erdoğan Ankara'da bir sağlık tesisinin açılışında "112 Acil" servis hizmetlerini yaygın ve ücretsiz hale getirdiklerini belirtirken "Ah, ah... Paran varsa 112 Acil var, paran yoksa 112 acil yoktu" demiş.
Bu sırada dinleyicilerden biri "Kunta Kinte'ydik biz" diye bağırmış.
Başbakan da bu vatandaşa şu cevabı vermiş mikrofondan:
- Bu ülkenin gerçekten Kunta Kinte'leri vardı. Ben de SSK'lıydım, aynı şekilde ben de senin gibi Kunta Kinte'ydim. Sabahın 5'inde, 6'sında gideceksin, hastanede kuyruğa gireceksin, muayene olabilirsen öp başına koy.
Global ve popüler kültür böyle etkiliyor farklı coğrafyalardaki insanları.
1977-78 yıllarında tek kanallı TRT televizyonunda yayınlanan Amerikan yapımı "Kökler" dizisini ve dizinin baş kahramanı Kunta Kinte'yi yeni kuşaklar hatırlar mı bilmem.
O dizi Arthur Hailey'nin
"Kökler"inin (Roots) senaryolaştırılması ile oluşmuştu. "Kökler"de Afro-Amerikan bir ailenin Afrika'dan başlayan serüveni işlenmekteydi.
1760'lı yıllarda ailenin büyük dedesi Kunta Kinte esir tüccarları tarafından köyünden kaçırılmış ve sonra da onun çocukları ve torunları, kuşaklar boyu esir pazarlarında satılmışlardı.
Kendini Kunta Kinte olarak gören ilk kişi ne Başbakan Erdoğan'dır, ne de ona seslenen vatandaştır aslında.
İlk kez kullanılışı
1979 sonunda Abdi İpekçi'nin öldürülmesi ertesinde gazetenin sahibi Ercüment Karacan'ın Milliyet'i sattığı yoğun biçimde konuşulmaktaydı.
Sonunda bir gün Kireçburnu'ndaki bir balık lokantasında Ercüment Karacan gazete çalışanlarını topladı.
Yenildi içildi ve arkasından Ercüment Karacan Milliyet'in artık Aydın Doğan'a ait olduğunu açıkladı.
Gazetenin spor servisinin unutulmaz yöneticisi Namık Sevik bu açıklama üzerine Karacan'a "Bizi Kunta Kinte gibi sattın" diye tepkisini seslendirmişti.
Gazetelerin çalışanları ile birlikte satılmaları daha önce pek görülmediği için rahmetli Namık Sevik'in bu tepkisi uzun süre Babıali'de konuşuldu.
Namık Sevik 1986'da vefat ettiğinde cenazesi Milliyet'in önüne getirildiği zaman gazetenin başyazarı olarak ben konuşma yaparken, sevgili meslektaşımızın sözünü esirgemeyen kişiliğini vurgulamıştım.
Daha sonra tüm gazeteler Kunta Kinte'nin şimdiki Gambia'daki köyüne benzedi.
Günaydın ve Güneş Asil Nadir'e satıldı.
Hürriyet'i Aydın Doğan aldı.
Milliyet kısa süreliğine Korkmaz Yiğit'e satıldı.
Sabah 10 yıl içinde beş kez satıldı.
Akşam defalarca sahip değiştirdi.
Cumhuriyet satılmadı ama şu anda Yunus Nadi ailesinin mülkiyetinde değil neticede.
Hepimiz Kunta Kinte olduk
Kısacası hepimiz, tüm gazeteciler birer Kunta Kinte olduk son dönemde.
Yani Tayyip Erdoğan'ın "112 Acil" hizmetinden yararlanma biçiminden giderek kendisini Kunta Kinte olarak sunması, maksadını aşan bir değerlendirmedir.
Kunta Kinteliği bizlerden alması imkânsızdır.
Ancak bir de güncel popüler kültüre dönmek gerektiği gerçeği de var ortada.
"Flamingo Yolu", "Kaçak" veya "Dallas" gibi Amerikan dizileri artık tarih oldular.
Şimdi "Aşk-ı Memnu" var, "Yaprak Dökümü" var, "Ezel" var.
Bundan sonra Başbakan konuşma yaparken kalabalık arasından birileri "Bihter gibiyiz" veya "Behlülleştik" ya da "Adnan Bey'e benzedik" diye bağırırsa bu tepkilerin neyi ifade ettiği toplum tarafından daha kolay anlaşılır.
Bakarsınız ileride mesela Aşk-ı Memnu Fransız kanallarında da oynatılır ve Sarkozy bir konuşmasında "Ben de Adnan Bey gibiydim" falan der.