Kimi dostlar rahmetli Arda Uskan'ın ardından uzun uzun bir şeyler yazıp yazmayacağımı soruyorlar.
Üzüldüğüm zamanlar güzel kelimelerin hemen imdada yetişmesini sevmiyorum.
Sözcüğün en hakiki anlamıyla "insan"dı. Yapmacıksızdı. Bugünün medya karakterleriyle uzak yakın ilgisi yoktu. Hep dağınık kalmış, toplamayı sevmemişti.
Arda, hem kişisel hem de meslek tarihimin çok özel bir parçası. Küçücük bir çocukken Moda Park sinemasındaki Kaygısızlar konserinde gördüğüm "çalar gibi yapan gitarcı"nın gün gelip gazeteciliğe adım attığım Nokta dergisinde yayın yönetmenim olacağını nereden bilebilirdim! Güzel günlerdi benim için. Birlikte dertlenip birlikte eğlenmiştik.
Şimdi bunları oturup yazıvermek kolay değil.
Bir de mahcubiyet yanı var.
Arda'yı o anlı şanlı Nokta tarih olduktan sonra deyim yerindeyse, "unuttuk!"
Hepimiz kendimize bir "gelecek" bulurken, medya düzeninin Arda'yı hızla "geçmiş"te bırakmasını sıradan bir şeymiş gibi kabullendik.
Şimdi hangi söz bu haksızlığın üstünü örtebilir!