Eski yazılarımda denizden, çakıllı kıyılardan, ufuklara bakmaktan çok söz ettiğimi hatırlayanlar vardır, eminim Artık bu manzaralar yazılarımda yer bulamıyor.
Çünkü gitmiyorum oralara.
Çünkü Maldivler'den kum taşıyan; bizim çakıllı kıyılarımıza burun kıvırıp ille de şık bir ahşap iskele isteyen ama Yunan adalarına gidince oradaki dededen kalma plajlara övgüler düzen arsız tatil kültüründen tiksinti geldi.
Başka bir şey daha oldu: kapalı su havzalarına, derelere, çaylara, yeşilliklere, farklı bitki örtülerine ilgi duymaya başladım.
Anlayacağınız, hep "uzaklara gitme" duygusu veren denizin yerine insana "gitme, burada kal" diyen yeşillikler ve derelerle ilgilenmeye karar verdim bir süreliğine.
***
Geçen gün birden küçük valizimi toplayıp
Ağva yoluna düştüm.
İstanbul'dan yaklaşık bir buçuk saatte ulaşılabiliyor.
Şile'den sonra daracık orman yolunu seçerseniz, birkaç kilometre fazla gidiyor ama tabiat tarafından yeşilin türlü rengiyle ödüllendiriliyorsunuz.
Karadeniz kıyısında kilometrelerce uzunlukta açık plajı bulunan
Ağva son yıllarda
Göksu deresi boyunca açılan şirin butik otellerle ayrı bir değer kazandı.
Yani biraz konfor ve Göksu'nun tabii asudeliği...
Kızılağaçlar, söğütler, arkada fındık bahçeleri ve elbette sessizlik.
Gidecek olanlara tavsiyem şu...
Göksu deresinde tekne gezisi yapacaksanız, turizm ofisi veya otelinize başvurup
Explore Ağva turizm platformunun
elektrikli teknesini isteyin. O zaman kuş seslerini dinleyerek
derenin derinliklerine kadar ilerleyebiliyorsunuz.
Wineport Lodge'un sahibi
Haşim Bey, sağolsun bu konuda beni uyarmasa çok şey eksik kalacaktı!
***
Gelelim, bölgenin
sıkıntılı ve geleceğe dair tedirginlik yaratan yanlarına...
Birincisi...
Güzelim Göksu deresinin suyu eskisi gibi tazelenemiyor.
Dereye eğilen dev kızılağaçlar yavaş yavaş kurumaya başlamışlar. Yabani söğütlerin gövde ve dalları beş yıl öncesine göre cılızlaşmış. Artan tuzluluk oranıyla su karakter değiştiriyor. Neden?
Çünkü Yeşilçay ve Göksu suları
Darlık barajına pompalanıyor.
İkincisi...
Karadeniz otoyolu inşaatı gelip Ağva'ya dayanmış. O noktaya gelinceye kadar viyadük ve tünellerle gayet "
çevreci" bir nitelikle ilerleyen otoyolun
Ağva'nın tam ortasından geçme ısrarı bölgede yaşayanları düşündürtüyor.
Lafı uzatmayacağım...
Şimdilik şunu söyleyeyim: Devlet
kalkınma ihtiyaçlarıyla ile ekolojik ihtiyaçları barıştıracak bir projelendirmeyi becermek zorunda. Zor ve maliyetli diye bu görevden kaçınılamaz.