İstanbul'da "Lord of the Horses" gösterileri var, malum. Kırk Endülüs atı, "Atların kulağına fısıldayan adamlar" diye bilinen at terbiyecileri Barrionuevo ve Giano'nun onlara öğrettiklerini sergileyecekler.
Baktım, hemen bütün televizyonlarda haber merkezleri olayı "atların zekâsına" bağlamış. Gösteri organizatörü de yumurtlamış: Atların zekâsı "insana en yakın" zekâymış!
Maalesef en okumuş yazmışlarımızın bile kavramlarla arası kötü. Neye sezgi, neye zekâ, neye dürtü, neye içgüdü diyor, anlamak imkânsız. Üstelik bu mesele biraz da dili özdeşleştirelim derken, eksiltmemizden kaynaklanıyor...
Mesela talim gören atlar ile tahsil gören insanlar arasındaki farkı dillendiremiyor, dolayısıyla anlayamıyoruz.