Öğrenmek için bu kadar tembel, bilmek için bu kadar iddialı olmak akıl alır bir şey mi? Hayır! Fakat ortalığa bakıyorum, hiç öğrenmeyip çok bildiğine inananlardan geçilmiyor.
***
Düşüncelerini başkalarından önce kendine anlattın mı? Belki de hiç katılmayacaksın o düşüncelere! Belki yanlış, belki saçma bulacaksın!
***
Modern hoşgörü kavramının ay gibi bir yüzü ışıltılı, öteki yüzü karanlık! Toplumsal uzlaşma ve insani anlayış temeline değil, hiyerarşik bir ilişkiye dayanıyor. O yüzden de bugün hoş gören, yarın görmeyebilir.
***
Bir de "
Yaratılmışı hoş gördük, yaratandan ötürü" düsturu var. Ne yazık ki, popüler kültür Yunus Emre'nin güzel deyişini modern hoşgörü ve tahammül ile özdeşleştirdi. Şaşırıyorum; günümüzdeki kimi tasavvuf akımlarının sözcüleri bile bu yanlışa düşüyor. Oysa burada esas vurgu "
gayb" üzerinedir.
Bilen ve anlam veren yaratandır, bize de oradaki hoşluğu görmek düşer. Hem Yunus neden daha öncesinde "
elif okuduk ötürü, nazar eyledik götürü" demiş olsun, değil mi?
***
Kendi mutluluğunu başkalarıyla kıyaslayarak ölçmeye çalışanlar haset hastalığına yakalanmaktan kaçamazlar. Kendi iyiliğini sürekli başkasının kötülüğü üzerinden test edenlerin yolu da o korkunç bataklığa düşer: Hınç duygusuna.
***
Pespaye bir alaycılığın mizah sanılması bu ülkeye has bir yanılgı! Oysa alaycılık yenilgide eşitlenme arayışıdır; "
ben düştüm, o da düşsün" arzusunu çaktırmadan eyleme geçirme halidir.
***
Bu kadar mı narsisist olunur? Dedikoduyu seviyor; kendi dedikodusunu yapmayı! Yine laflamak için onu tercih etmeli. Anlattıklarının en fazla kendine zararı var.
***
Almak isteyen affedemez. O yüzden affetmekte zorlanıyoruz. Affetmek,
vermektir. Şöyle söyleyince daha anlaşılır olacak:
Bağışlamak!
***
Twitter'a bakınca, anlıyorsunuz:
Cihangir ve Nişantaşı anti-emperyalistleri (!) birkaç gündür ABD Büyükelçisi
Ricciardone'ye bağlandılar, şiddet ve hevesle elçiyi destekliyorlar. Gülünç fakat nasıl da berrak bir fotoğraf!