Eminim, o reklam filmini izlerken sizin de boğazınıza kocaman bir yumruk oturuyordur! Çünkü neredeyse hiç yaşamadığımız, bilmediğimiz, hep kaçtığımız bir şeyi yakından tanıdığımız duygusu uyandırıyor. Ekranda "hayat paylaşınca güzel" yazıyor ama sanki her şey belirsiz bir geçmişe gönderiyor bizi; nostaljik keder dedikleri bu olsa gerek! İçimizden şöyle diyoruz: "Hayat paylaşırken ne güzeldi!" Öyle miydi gerçekten?
***
Biz paylaşmayı değil, paylaşma fikrini çok sevdik hep! Düşünsenize... Yaygın yoksulluğu, bürokratik kooperatifçiliği, seçkinlerden başkasına geçit vermeyen sermaye düzenini paylaşmacı bir hayat sanıyorduk! Orada bir köy vardı, gerçekten de uzaktaydı! Orada bir dünya vardı; çok yüksek duvarların ardındaydı... Kimse "yabancı"ya kız vermekten hoşlanmadı, kimse sokakta öpüşeni hoş karşılamadı, vs.
Sünniler laikleşmeye, Aleviler Sünnileşmeye, Kürtler Türkleşmeye, Türkler Batılılaşmaya zorlandı. Ve medya on yıllar boyu bütün bunların üzerini toplumsal dayanışma yalanıyla örttü.
***
Dayanışmacılık yalanı üzerine kurulu dönem kapandı, yerine
bireyci bencillik ve
liberal hoyratlık çağı geldi! Şimdi toplumun
"kalbi"ne nüfuz etmiş bütün iyi duygular hızla naylonlaştırılıyor. Bu madalyonun iki yüzü var: Bir yüzünde güzel duygu ve hasletlerin reklam sektörüne malzeme olması var! Öteki yüzünde ise geyik muhabbeti!
Facebook'ta "hayat paylaşınca güzel" reklamıyla ilgili şöyle bir "geyik" dolaşıyor ve pek tutuluyor: "Madem hayat paylaşınca güzel, o zaman oyuncular reklamdan aldıkları parayı da bizimle paylaşsınlar!" Ne yapalım şimdi? Gülelim mi, ağlayalım mı!
***
Daha ilkokul birinci sınıfta annesinden "
oğlum bu kalemler senin, kimseye verme demedim mi, yine kime verdin kalemlerini" diye azar işiten, sınavlarda kağıtlarını kollarıyla kapatan okumuş yazmışlar
paylaşmayı becerebilirler mi? Zor dostum, çok zor!
***
Dostlar yok artık.
Müttefikler var.
***
Kimse kimseyi bağışlamıyor. Bütün yaptığımız unutmak! Daha önce de yazmıştım galiba... Bağışlamak için sevmemiz gerekir. Ya kendimizi ya da bizi üzeni ama aslında ikisini birden sevmemiz gerekir. Bağış
sevgidir!
***
Beklemek azar azar ölmektir, derler. Oysa ilişkilere bakınca insan anlıyor ki, doğrusu şudur:
Buluşmak azar azar ölmektir.