Futbol çoğu zaman "tiyatro oyunu" gibidir.
Hocanın seçtiği piyes biraz ezber, biraz doğaçlama ve "oyun disiplini"yle sahneye koyulur.
Bazı oyuncular kötü de olsa, birinci perde ağır aksak da gitse, başrollerdekiler tuttuklarını koparırlarsa, seyirciden alkış gelir.
Basketbol ise daha çok dansı andırır.
Eğer ritim yoksa, herkes birbirine ve ritme uymuyorsa...
İşte o zaman felaket kaçınılmazdır!
Dün sevgili Yiğiter'in (Uluğ) Avrupa Şampiyonası yorumu bu bakımdan ilginçti. (Radikal. Sayfa 40)
"Basketbol bir ritim oyunu" diyordu Yiğiter de...
Ve şut probleminden çeken Milli Takım'ı anlatırken çok hassas bir noktayı vurguluyordu: "Oynayanlar bilir; şut, olduğunuz yerde kazık gibi dikilirken, potaya göndereceğiniz bir top değildir. Dans eder gibi bir hareketin son figüründe o şutu atarsanız, isabet oranınız yükselir. Bizde bu ritim nerdeyse hiç yoktu. 'Durarak basketbol' diye bir şey icat etmeye çalışır gibiydik."