Mimari dediğimiz şey...
Taşa, metale, cama ve mekâna bir "ruh" kattığı zaman anlamlıdır.
Fakat söyleyin bana...
Neden anıtlar bu kadar soğuk yapılardır?
Soruyu cevaplamak için belki şu kıyaslamadan yola çıkmak gerekir.
Halk yas tutar, halk özlem ve kederle anar. Devlet ise anıt yapar.
Bir anıtı gündelik hayattan "uzak"laştıran ve zamanla kimseye bir şey anımsatmayan bir tören yeri haline getiren şey bu "resmiyet"dir.
***
Günlerdir
İkiz Kuleler'in yerine inşa edilen
"anma havuzları"nın videolarını izliyor ve mimarların yorumlarını okuyorum.
Malum,
11 Eylül terör saldırısında (nedense bütün mühendislik gerçeklerine aykırı biçimde) yerle bir olan kulelerden geriye kalan bölge bir
anı parkına dönüştürüldü ve iki dev havuz inşa edildi.
Metrelerce yüksekten içeri dökülen suları yutan
"kapkara birer delik" bu havuzlar.
Mimari metafor açısından bakarsak, tasarım müthiş!
Ama bir tuhaflık, bir soğukluk var!
Nitekim birçok Amerikalı mimar
bu havuzların 11 Eylül acısını ve kederini yansıtamadığını, havuzların gerçekten derin bir
"boşluk" duygusu uyandırdığını iddia ediyor.
New York basınına bakılırsa, 11 Eylül dehşetini yaşayan şehir sakinleri arasında bu havuzların
"duygusuz"luğundan şikâyet edenler çokmuş!
***
Ertuğrul Özkök'ün o havuzlara bakıp
"sadece o 2 kara delik bile teröre karşı hep birlikte mücadele etmemiz gerektiğini söylüyor" türünden laflar paralamasına aldıranlar var mı, bilmiyorum.
Ama bildiğim şu ki...
11 Eylül'de sadece dehşet verici bir terör olayına tanık olmadık!
Modern kapitalizmin trajik çelişkisini de yaşadık.
Amerikan halkının
bu dehşetin uzun uzadıya yasını tutması hem terörün istediğini elde etmesi anlamına gelecekti hem de tüketim endüstrisine çok ağır bir darbe vuracaktı.
Daha önemlisi...
Derin acı, derin hesaplaşmalara yol açabilirdi!
Bunların yerine...
Derhal
"yara" sarma işlemine başlandı.
Bir yandan hafızalar silindi, bir yandan da Irak, Afganistan gibi düşmanlarla savaş ön plana çıkarıldı.
Şimdi on yıl sonra...
Ortada hâlâ kocaman kara delikler var!
Gerçekten ne oldu 11 Eylül'de?