Param yetmez ki. Yetse, kulüp üzerinden hayır kurumlarına şavullanacak o dolarları bastırır, Aziz Yıldırım'la dört dörtlük bir söyleşi yapardım. Aşağıda okuyacaklarınız dün öğlen vakitlerinde, toplu halde yenen özel bir yemekten: Yazılması ayıp ya da yanlış olacak muhabbetleri "saklı tutarak" cımbızlanmış hoş sohbet derlemeleridir. Başkan kalkıp da "İşi bedavaya getirdin Savaş Kardeş" diye sitem ederse cevabım hazır. Az hayır duası etmedim ki ben size. E o zaman "kiminin parası kiminin duası" di mi başkanım?..
Tırnağın lafı olmaz
Yemeğe oturunca önemli bir ayrıntıyı keşfettim. Çatal bıçak tutarken, su bardağına uzanırken, cep telefonu tuşlarken iyicene baktım, hatta fotoğrafladım. Yine de doğrulatmam lazım. Yanı başımda oturan
Murat Özaydınlı'ya soruyorum fısıltıyla:
- Aziz Başkan tırnaklarını mı yiyor? Gülümseyerek onaylıyor Özaydınlı:
- Hem de nasıl. İyi detay yakaladın valla.
Çok garipsemiyorum. Malum (!) kulüplerin başkanları sezon başından beri handiyse kafayı yedikleri için, tırnağın lafı mı olur? Hem zaten iş detay yakalamaksa daha mühimi var. Başkan Yıldırım, internet kullanmıyormuş mesela. Hatta bilgisayar tuşuna bile basmamış.
Masada spor müdürümüz İskender, Foto Maç kaptanı Serdar, ekonomi sorumlumuz Yavuz da var. Soru sormama bile gerek kalmadan, onların soru cevaplarını apartma şansım doğuyor. Biraz yazayım, yanıtlardan soruları çıkarırsınız.
Tabanca kurşunu ve Toroğlu
Diyor ki;
* Fenerbahçe seyircisi Kadıköy'de Beşiktaş'ı ayakta alkışlamışsa manşet budur. Bir devrimdir tribünlerde. İstiklal Marşı sırasında Beşiktaş tribününden şahsıma galiz küfürler edildiğini azıcık yazıp, Rıza'nın babasını, kapıcı meselesini yüceltmek yanlıştır.
* Erman'ın yaptığına bakın. Yav bir tabanca kurşununu ağır çekimle oynatırsan ben onu elimle yakalarım. Normal çekimde beni deler geçer. "Al gerisar ileriyavaş oynatdur burada" diyerek pozisyon yorumu yapmak kolay. Hakem saliseler içinde veriyor penaltıyı. Hadi bırak bu teknik yorumları, hangi maçlar ne olursa hangi başkan koltuğunda niye kalamaz" diye yorumlar bile yapıyor Toroğlu. Ne hakkı var ki?..
* Bir süre sonra başkan ve yöneticiler tamamen geriye çekilecek medyatik bakımdan. Onun için çok zor konuşuyoruz basınla. Bir CEO aldık. Artık tek muhatap o olacak. Profesyonel kulüpçülük böyle olur.
* Emniyete rica ettik. O kadar boşluk bırakmayın, 10 bin kişilik yerde 7 bin kişi oturuyor, zarardır bu bize dedik. "Öyle emir aldık" dediler. Sorduk, emri kim verdi belli değil.
Fişlenecek miyiz?..
Arada Özaydınlı ve Mahmut Uslu da mühim şeyler söylüyor. En ilginç örnek Özaydınlı'dan;
- Smart Card (Akıllı kart) sistemi getiriyoruz. Bu kartlarda vatandaşlık bilgileri dahi olacak. Taraftar bizi tanıyor ama biz onları tanımıyoruz çünkü.
Aziz Başkan gülerek tamamlıyor sözü
- Fenerbahçe taraftarı fişleniyor yani...
İskender atılıyor:
- Manşet olur bu söz başkan!.. Murat Özaydınlı yarı şaka yarı ciddi:
- Eyvaaah, daha başlamadan çöktü proje.
'Bikri izale' etmişler(!)
Laf dönüp dolaşıp yine tribünden yükselen çirkin tezahürata geliyor. Maç sırasında ilgimizi çeken, uzaktan hiç anlam veremediğimiz şeye geliyor. Soruyorum:
- O Japon mu Kore bayrağı mı ne ona benzer bir şeyler gösteriyordu Beşiktaşlılar. Neydi o? Başkan, Mahmut Uslu ve Özaydınlı birbirlerine bakıyorlar. Yıldırım diyor ki:
- Masamızda Balçiçek Hanım var. Söylersem ayıp kaçar.
Usulca soruyorum Özaydınlı' ya. Yanıtlıyor.
- O pankartlara beyaz zemin üzerine kırmızı nokta koymuşlardı ya. Hani sahamızda ilk kez yenildiğimiz için, güya bekaretimizi, falan filan. Anla işte Savaş.
Rüştü'nün kafası
Serdar ve İskender yönetimin basınla neden bu kadar uzak kaldığı.. Doğru bilgi akışında sorun olduğu konusunda haklı taleplerini ve sıkıntılarını aktarıyor o sıra. Yanıt Mahmut Uslu'dan geliyor:
- Her an her şeyi sormak değil ki bilgi akışı. Öyle bir yerde ve zamanda öyle sorular soruluyor ki, ne diyeceğini şaşırıyor insan. Mesela maç sonrası muhabir yanıma sokulmuş "Rüştü'nün Barselona'da oynaması yasallaştı ya, kafası oraya takılı olduğu için mi böyle kötü goller yedi?.." diye abuk sabuk soru soruyor. Ne diyeyim ben şimdi bu adama?..
Soru sırası benim:
- Başkana sormadan sizinle de mi konuşulamıyor sayın Uslu? Gülüyor:
- Biz demokrat kulübüz. Başkan ne derse o olur.
Kahkahalar patlıyor bu söz ardından. Tam kalkmak üzereyken tel kadayıfsu muhallebisi türünden tatlı laf yine Yıldırım'dan geliyor.
- Galatasaray'ı da, Trabzon'u da, diğer dört takımı da yener, işi bitiririz meraklanmasın kimse.
Cambaz olurum valla!..
Hörmetli konuklarımızı yolcu ettikten hemen sonra servise dönerken Levent Tüzemen' le karşılaşıyoruz:
- (manidar ses tonuyla) Ne o Savaş Abi başkanınız gelmiş ha? Bildirdin mi bağlılığını?
- (sevinerek) Evet 3 takla attım önünde.
- (daha da manalı şekilde ) İnanırım, yaparsın.
(en cazgır sesimle ve gülerekten)
Başkandan bedava röportaj almak için geriye salto atar, el baş amudunda 3 saat bekler, cambazhanede gözü bağlı tele bilem çıkarım Levocum. Fener başkanı bu, başkasıyla karıştırma he he heee!..