Hürriyet'in gündem sayfalarından birinde matrak bir haber vardı dün. Şehriban Oğuz ve Volkan Yıldırım kardeşlerimize ait habere göre "Bugüne kadar müzikle profesyonel olarak ilgilenmeyen 10 milletvekili, 'Müzik, beden görüntüsüne, cinselliğe dayalı müziğe dönüştü' demişler. Bunu ruha indirmek için koro kurup, Kültür Bakanlığı sanatçılarından ders alarak şarkı söyleyeceklermiş."
Masum bir aşk
Bu haber bizim Merkez Haber Ajansı'nın emektar muhabiri Erhan Doğan'ın canını sıkmış. "Abi olmaz böyle bir şey. Otantik ruhla oynanmaz" diye geldi odama hışımla. Erhan iyi bir muhabir olmanın yanı sıra iyi de bir halk müzikçidir. On yıllar önce Dolmabahçe'de Kemal'in orada gece nöbetçileri olarak çaylama yaparken Erhan'ın, Murat İde'nin saz çalışlarıyla coşar, türküler söylerdik. Şimdi uzmanlığını bu konuda konuşturmuş Erhan kardeşim. Diyor ki; "Abi sen de folklorcusun, bilirsin. Türk Halk Müziği'nde aşk çok dile getirilir di miİ Eh bazı bazı da bir kısım türkülerde bu, masum bir aşk olmaktan çıkıp cinselliğe davet eden dizelere dönüşür. Bu normaldir. Çünkü türkü yaşamdan süzülür gelir."
Dondurma yer gibi
O öyle söyleyince aklıma Cemal Süreya'nın dizeleri geliyor. Hani o; "Dondurma yiyen gürbüz bir kız gibi müstehcen" dediği türden türkülerimiz var gerçekten de. Sonra oturduk onları hatırlamaya çalıştık. Birer ikişer satırla hatırlatalım size de.
* İnsem derelerine, kaytan bıyıklarımı sürsem nerelerine!..
* Dam üstünde un eler tombul tombul memeler. Memeler baş kaldırmış, kavuşmuyor düğmeler..
* Ben bugün yarin bağına girdim, ay benim canım bir hoşum bugün.
* Koklamaya Kıyamazdım. Ellere Öptürmüş Yarim..
* Sür deveci develeri yokuşa. Gül memeler birbirine tokuşa..
* Saçları tel tel örülür. Yel vurur memen görülür..
* Yat sinem üstüne ırgala beni.
* Sokuyu vurdukça titrer göbeği..
* Oy çinçini çinçini öpem ağzın içini. Öperken ısırmışım bağışlayın suçumu.
Ustalar diyor ki
Sonra ehline müracaat edip sorduk durum vaziyetini. Bakın kimler ne dedi
Yavuz Top: Doğumdan ölüme, mahpushaneden, sevmeye, kahramanlıktan doğaya kadar... Aklınıza ne gelirse halk müziğinde bulursun. Bunun içinde elbette erotizm ve cinsellik de var. Bu tür türkülere her yerde rastlamak mümkün. Erzurum'a ait bir türküde "Uzun uzun dar avlular, sevinsin yari tavlılar, ille de iki evliler, yatmanın zamanıdır beyim" der.
Günahıma girdiler
Şener Önaldı : Her ne kadar toplumumuzun manevi baskıları, birtakım düşüncelerimizi dışa vurmayı engellemişse de, bu tür düşüncelerimizi üstü kapalı da olsa türkülerimize dökmekte hiç de ihmal etmemişiz. Birkaç örnek vereyim; "Gıydıvan'ın kızları Huriyem, dokuz kocadan kalmış Huriye'm. Ana beni bir çocuğa verdiler, verdiler de günahıma girdiler. Kemençenin beline yazıcam senesini, alamadım kızını, alıcam nenesini"
Halk müziğinde estetik var
Sümer Ezgü : Anonim eserler üzerinde eğer müstehcenlik varsa bu toplumun kabul ettiği bir şeydir. Müstehcenlik bir gerçektir. Dile gelmişse kabullenilmiş bir tarzdır. Halk müziğinde bir estetik bir usturup vardır. 'Saldır, parçala beni' tarzında değil.
Adnan Ataman : Türkülerde nar-göbek-şeftali benzetmeleri ile kadının organları tarif edilir. Ailelerin aşka izin vermediği dönemlerde insanlar, karşı cinse olan duygularını bu şekilde dile getirmişlerdir. Ayva, nar ve şeftali rumuzları kullanılarak da cinsellik dile getirilmiştir.
Abesle iştigal
Şimdi durum bu kadar ortada bu kadar hayatla tıklım tıkış dolu. Nasıl reddedeceksiniz, nasıl karşı çıkacaksınızİ Yasa mı çıkaracaksınız? "Türküler edepli, ahlaklı osun zinhar kaka sözcükler barındırmasın. Bak sonra karışmayız haaa?" mı diyeceksiniz?
Sonra da TRT'nin bir zaman 'ısmarlama yaptırdığı' acısız arabesk türkü gibisinden tutmaz, bulaşmaz, okunmaz şeyler mi ikame edeceksiniz halkın öz duygularının yerine hııı? Efendim, duyamadım, yüksek sesle okuyun lütfen!..