Ohhh yine geldim şükür ki. Erzurum'da, Dadaşlar diyarındayım yine. Havası, suyu, adamı has memleket parçasındayım ki keyiflenmemek mümkün değil. Sebebi ziyaretim açık ve net. Son zamanlarda yabancılardan alıntı efsanelere, kehanetlere kızdım, "Anadolu efsanelerinin suyu çıkmadı ya!" deyip buralara attım kendimi. Bunlar öylesi güzel hikayelerdir ki uydurulmuş olanları bile içinde dersler, renkler bilgelikler barındırır.
Kağnı yolu
Destur verirseniz bir örnek vereyim bu yöre efsanelerinden. Efendiiiim; ErzurumBingöl yolu üzerinde küçük bir ilçemiz vardır. Adı Çat'tır oranın. Merkezden itibaren Çat'a kadar yol pek iyi değildir. Fakat Çat'tan sonra o yolu da bulamazsınız. Kağnı tekerleklerinin oyduğu yolun ortası, yanlarından yer yer 35-40 santimetre daha aşağıdadır.
Bu yol üzerinde, Çat'a bağlı iki küçük köy arasında dikkatleri üzerine çeken kayalar vardır. İki ayrı efsanenin birleşmesinden köylüler şunları anlatmaktadır: Kurbanlı (Erzani)köyü ile onun mezrası olan Başköy arasındaki eteklerde sürüsünü otlatan çobanın biri karşısında büyük bir ejder görünce korkusundan ne yapacağını şaşırır.
Çoban, Aktaş adı verilen mevkiden ikindiye doğru sürüsünü köye doğru getirirken gördüğü bu ejderi taş etmesi için Allah'a yalvarır,bu isteğinin yerine gelmesi halinde de ona yedi kurban adar. Çobanın duası kabul olur, kendisinin ve sürüsünün üzerine doğru gelmekte olan ejder taş kesilir.
Taş kesilir
Artık rahata kavuşan çoban köyüne döner ve kurban kesmeyi ihmal eder. Nasılsa hatırladığı bir gün saçları arasında yakaladığı yedi biti öldürerek adağının yerine geldiğini kabul eder. Çobanın bu hareketi karşısında Allah da onu ve sürüsünü taş etmek suretiyle cezalandırır.
Şimdi gel de bu efsanenin izini sürme. Böyle buram buram Anadolu kokan hikayeleri, mucizeleri, efsaneleri, varkene ne işim var benim el alemin Nostradamus'u ile, tapınaklarda yaşayan şövalyeleriyle. Yerli malı yerli malı, her Türk onu kullanmalı. Yalan mı?..