Orhan Pamuk bir Amerikan dergisine demeç vermiş, Taksim ayaklanmasından çok mutlu olduğunu belirttikten sonra demiş ki: "Erdoğan'ın yüzde 50 oyu var ama karşısında tamamen onun gibi olmayan 72 milyon insan var."
Türk edebiyatında "turistik gerçekçilik" akımının öncüsü olan ve para pul hesabını da çok iyi bilen Pamuk, hayrettir, nüfus hesabında yanılmış. Söylediğine göre Türkiye'nin nüfusunun en az 144 milyon kişi olması gerekiyor! Ya da, oyların yarısını Erdoğan alıyor ama Türkiye'nin tamamı ona karşı! Buna dense dense "fantastik gerçekçilik" denebilir ancak.
Son numaraları işte budur: Düpedüz yalana başvurmak.
Örneğin bir başka turistik gerçekçi yazarımız Nedim Gürsel, Le Monde gazetesine "Boğaziçi'nde rakımı içmek istiyorum sayın başbakan" başlığıyla çok kibar bir yazı yazdığı zaman, Türkiye'yi yanlış tanımaya zaten teşne olan ortalama Fransız, "Erdoğan'ın Boğaziçi'nde rakı içmeyi yasakladığını" sanacaktır...
Hele bir de The Times gazetesine ilan verip Erdoğan'ın "Hitler gibi bir şey" olduğunu söylersen, Batı'nın avanak kesimini iyice kafakola alırsın.
Ki, devirdiğin zaman itiraz etmesinler.
Bu devirmenin yolu yordamı ne olabilir? Seçim değil, onu herkes biliyor. En azılı "Tayyip düşmanları" bile, "AKP'nin oyu yüzde 41'e düşer" şeklinde bir ham hayal kurabiliyorlar ancak...
Canım bunların hepsi de dıngıl değil ya, içlerinde çok kurnazları da var. Daha etkili bir yol denemek için ilk adımı attılar: Dün, üç muhalif gazetede üç ayrı koldan "seçimlere şaibe karışacağı" iddiası yayınlandı. Hem haber ayağından, hem köşe yazısı olarak.
Bu ucuzluğu eskiden "güreşe doymayan yenilmiş pehlivanlar" yaparlardı, örneğin Zülfü Livaneli İstanbul belediyesini ele geçiremeyince bu yönde çok ağlamıştı.
Anlaşılan artık "anticipation" yöntemini tercih ediyorlar, iki sene sonra kaybedecekleri seçimi daha şimdiden "meşkuk" ilan ediyorlar... Eh, bu da bir melanet türüdür tabii.
Bu arada, başka yollar yordamlar da yok değildir. Darbe yolu kesiktir, ayaklanma yolu açıktır.
Değirmenin suyunun nereden geldiğini sormuştuk, o da açıklığa kavuştu. The Times gazetesindeki o ünlü ilanın parasını "büyük ölçüde" bizim Atatürkçü Düşünce Derneği vermiş.
Derneğin Londra ayağı ve 12 bin sterlini fiilen gazetenin muhasebesine ödeyen Fuat Kavur isimli şahıs da "Nuremberg benzetmesini kendisinin bulduğunu" söylüyor ve kefere mütefekkirlerini aklıyor. (Bu arada Kavur da bir "Atatürk filmi" yapacakmış!)
Atatürkçü Düşünce Derneği, daha önce "cumhuriyet mitingleriyle" birşeyler denedi, başaramadı. Şimdi neyin peşindedir? Eylül ayında ayaklanmanın yeniden başlayacağı yönünde istihbarat var. Bazı kaynaklara göre de hem bir öğrenci ayaklanması, hem de bir Alevi-Sünni çatışması sahneye koyabilirler.
Şimdilik, sıcak yaz günlerini boş geçirmemek için, önümüzdeki pazartesi günü Silivri'ye saldıracaklar. Salı sabahı da, malum gazetelerden "diktatör Tayyip'in nasıl basınçlı su ve biber gazı kullanıp vatan evlatlarını püskürttüğünü" okursunuz artık...
Belki The Times'a verilecek yeni bir ilanın metni de hazırdır bile! Bu sefer de Saddam'la mukayese etsinler, sırada İdi Amin, Pol Pot, Pinochet, Franco, Stalin falan var.