İki aydır bekliyorum, adını kim koyacak diye... İş başa düştü.
Çünkü Taksim'deki küçük burjuva ayaklanmasından bir devrim yumurtlatmaya çalışan şabalakların, bu işin "fikir babasından" haberleri yok.
Sorsan Herbert Marcuse'yi hele hiç duymamışlardır. Oysa Orgeneral İlker Başbuğ bile, daha doğrusu onun demeçlerini yazan genç subaylar bile attılar mı Horkheimer'den Adorno'dan aşağı konuşmuyorlardı.
Stephane Hessel beş ay önce öldü. Doksan altı yaşındaydı.
Ahır ömrünün son yıllarında Avrupa'yı karıştırdı da öyle gitti.
Hessel'in üç sene önce yazdığı "Indignez-vous" isimli kitabı satış rekorları kırdı. Bütün Avrupa gençliği tarafından okundu.
Bu isim "rencide olun" anlamına geliyor ama dilimize delişmen gençler tarafından "öfkelenin" diye tercüme edildi. Eh, onlar da öfkelendiler.
Hessel, ekonomik kriz içinde bulunan AB ülkelerinde (Fransa, İspanya ve başkaları), ayrıca Amerika'da "Y kuşağının fikir babası" olarak kabul ediliyor.
Söylediği de, işsiz kalmış gençleri tepki göstermeye çağırmaktan ibaret. Ama barışçı yollardan, polise taş atarak değil. Ayrıca çevre duyarlılığı falan filan.
Hessel, bir "sahte feylesof"tur... Ortaya koyduğu matah bir fikir yoktur. Yaptığı, ekonomi sarpa sarınca bozuk çalmaktan ibarettir. Kriz geçsin, unutulur gider.
Acaba Hessel için bir tür "Neo- Marcuse'ci" denilebilir mi?
Hayır, çünkü Marcuse bir Marksist'ti, Hessel sulandırılmış bir sosyaldemokrat (sırasıyla Mendes- France, Rocard, Mitterrand ve Hollande olmak üzere dönem dönem Fransız sosyaldemokrat liderlerinin danışmanlığını yapmıştı.)
Marcuse, işçi sınıfının devrimci niteliğini kaybettiğini, işin gençliğe düştüğünü söylüyordu. Devrimi gençler yapacaklardı.
Saçmalıyordu tabii. Gençlik bir sosyal sınıf değil, bir kategoriydi.
Onun aklına uyup 1968 yılında ayaklananlar ancak "erkek talebe yurduna kız arkadaş girebilmesi" gibi pratik haklar elde ettiler.
Taksim'de tepişenlerin de kışla binasını yaptırmamak gibi pratik sonuçlar elde ettikleri gibi.
Hessel ile bir yere varılır mı?
Marcuse ile nereye varıldıysa oraya varılır.
Çünkü "tepki göstermek" bir siyasi program değildir. Gaz alıcı, yürek soğutucu bir süpaptır.
Nitekim, iki aydır parklarda toplaşıp forumlar morumlar yapıyorlar ama ne bir fikir çıkabiliyor ortaya, ne bir program, ne bir kadro, ne de bir önder. Marifetleri elektronik araçlar kullanmaktan ibaret. Yoga ve uyuşturucu da bazılarının hobileri arasında tabii.
Öfkeyle ne iktidar değiştirilir ne de iktidara gelinir.
En çok, güya karşı çıktığın sermayenin elinde oyuncak olursun, kullanılırsın. Hükümeti devirmek isteyen İstanbul sermayesine payandalık edersin, o kadar.
Wall Street'te üç beş kere koparılan patırtı Amerikan kapitalizmini ve emperyalizmini ne kadar yıkabildiyse, Taksim'de yaşanan arbedeler de AKP iktidarını o kadar yıkabilir.
Geriye de, yarı-aydın ve tatminsiz Babıali şabalaklarının mastürbasyon çığlıklarıyla, gençlik günlerini hatırlayan kartoloş solcuların nostaljik gözyaşları kalır.