Abant toplantılarından biri daha yapıldı, politikacılar, bilim adamları, yazarlar katıldılar. Konu her zamanki gibi "demokratikleşme sancısı", siyasi partiler, ordu, anayasa.
Açılışı yapan Bolu Valisi, konuşmasında, yeni ve "sivil" bir anayasa gerektiğini ısrarla belirtmiş (ağzına sağlık) ve de sözlerini Obama gibi bitirmiş:
"Yes, we can."
Evet, yapabiliriz, demek.
Kusura bakmasın ama biz de şöyle diyeceğiz:
"No, you can't".
Daha doğrusu, cümleyi şöyle geliştirelim:
"Unfortunately, you won't be able to do it."
Hayır, yapamazsınız, ne yazık ki yapamayacaksınız, yaptırmazlar.
İktidar partisinin, bu koltuk dağılımıyla, yeni bir anayasa hazırlayıp mecliste kabul ettirecek gücü yoktur. MHP'nin "türban açılımı" falan gibi konularda verdiği destek, "samimi" değil, başbakanı zor durumda bırakmak için çevirilmiş ustaca bir manevradır. Başbakan bu tuzağa düştü, daha doğrusu, geri duramadı, adım atmak zorunda bırakıldı ve kaybetti.
Bu meclisten "sıfırdan" bir anayasa çıkamaz, çıksa çıksa "tadilat" çıkar. O da "geri döner"...
Çünkü CHP'nin en ufak bir değişiklik girişimine "şarlayacağı" ve hemen Anayasa Mahkemesi'ne gideceği bellidir.
Anayasa Mahkemesi geçen yıl, kanunları "içerik yönünden" yargılama yetkisi bulunmadığı halde bunu yapmış, yani göz göre göre anayasayı çiğnemiş, yüksek yargı yasamanın yerine geçmiştir. Bürokrasinin beğenmediği hiçbir anayasa değişikliği bu merciden "geçemez"... Bürokrasinin neleri beğenmeyeceği de bellidir. Darbe marbe tartışılıyor ya, sessiz sedasız darbe oldu bile!
Üstelik, TBMM kendini bir "kurucu meclis" yerine koyup, eskisini iptal edip sıfırdan bir anayasa da hazırlayamaz, onun da böyle bir yetkisi yoktur.
Halkoyuna başvurup, yeni bir anayasa hazırlayacak "ikinci ve paralel bir meclis" oluşturmaya çalışmak da, ihtilal demektir.
Yeni bir anayasa, hele bu basınla ve Aydın Doğan Beyefendi işinin başında olduğu sürece de mümkün değildir. Bürokrasiye şirin görünmek için taş koyacaktır.
Biz hep yeni anayasanın özgürlükçü, demokratik falan filan olmasını istiyoruz ama toplumda bunu istemeyen, istemeyecek güçleri yabana atıyoruz. Toplumda bu konuda "konsensüs" monsensüs yoktur. Faşisti bol bir memlekettir burası...
Halk, bürokrasiye kafa tutacak güce erişmiştir, ama onu "yerli yerine koyacak" gücü yoktur. Bu kadarcığı bile Türkiye için büyük bir aşamadır ama yeterli değildir.
Belki başka bir seçim döneminde, başka bir meclis tablosu oluşursa, daha kapsamlı bir tadilat...
Ama, belki... Görünür bir gelecekte yeni bir "silip süpürme" ihtimali de yoktur. İktidar partisinin oylarını yüzde ellinin üstüne çıkarma ve çatlak sesleri kesme ihtimali sıfırdır.
Üstelik anayasalar, sanıldığının ya da inandırılmak istendiğinin aksine, anlaşmayla hazırlanmazlar.
Toplumda o dönem kimin borusu ötüyorsa, anayasayı o yapar. Anayasa değişikliği, toplumda "esaslı bir altüst oluş" gerektirir. Onun ardından gelir. Şu anda kimsenin borusu bu kadar ötmüyor, ufukta bir "alabora" da görünmüyor.
Sistem, kilitlenmiştir.
Maybe another time... Maybe in other, quite different conditions, Mr. Governor.