Nazi Partisi iktidara darbe yaparak falan değil, seçim kazanarak, "legal" yoldan geldi. Dünya savaşında yenilene kadar da gitmedi.
İşte bu nedenle, Yahudi soykırımından Alman halkının çoğunluğu sorumludur.
Lakin, Nazi Partisi'nin programında, hele hele 1933 seçiminde ve daha önceki seçimlerin kampanyalarında bir "soykırım" projesi yoktu. Yahudi düşmanlığı mebzul miktarda vardı ama başta Hitler olmak üzere hiçkimse henüz "gaz odaları" kurmayı düşünmüyordu... (Bu o kadar böyledir ki, daha 1940 yılında bile parti yönetiminde Yahudiler'i "Madagaskar adasına göndermek" fikri ciddi olarak tartışılıyordu... Soykırıma, 1941 yılında ünlü Wannsee toplantısında karar verildi.)
Hitler'e oy vermemiş olanlar da soykırımdan sorumlu mudurlar?
Alman halkı topluca sorumlu tutulmuş, yankıları günümüze kadar süren bir suçluluk ve eziklik duygusu, işgalci Amerika tarafından halkın tümüne dayatılmıştır.
Fakat aynı Amerikan yönetimi, hemen başlayan soğuk savaşta eski SS görevlilerini Doğu Bloku'na karşı kullanmaktan utanmamış, onlardan yararlanmakta sakınca görmemiştir!
Hitler'e oy vermemiş olanlar da "susup oturmuş, başkaldırmamış olmakla" suçlanmışlar ve sorumluluğa ortak edilmişlerdir ki, o korkunç baskı ortamında başkaldırmamış olmayı eleştirmek ancak "Amerikan bönlüğüyle" açıklanır...
Peki Türkiye'de ne olmuştur?
Ermeni tehcirini uygulayan İttihat ve Terakki Fırkası, iktidara seçim kazanarak değil, darbeyle gelmiştir: Ünlü "Babıali baskını" ... Dünya savaşında yenilene kadar da gitmemiştir.
Halkın temsilcisi miydi? Hayır. Bürokrasinin partisiydi.
Halktan yeterli oy alabilir, seçim kazanabilir miydi? Hayır. Ne o, ne de onun mirasçısı olan CHP, hiçbir serbest seçimi kazanamamıştır, evet, hiçbirini...
Yani, gerek dünya savaşına girilmesinde, gerek Ermeni olaylarında, halkın "kollektif sorumluluğu" sözkonusu değildir. Sürgüne gönderilen Ermeniler'in üstüne çullanan alçaklar da belli illerin belli kasaba ve köylerinin çapulcularıdır, halkın bütününü bağlamaz.
Ermeni olaylarından birinci derecede Talat Paşa, Doktor Nazım ve Doktor Bahattin Şakir sorumludurlar.
İkinci derecede, emirleri uygulayan Teşkilat-ı Mahsusa yani gizli servis elemanları... Ayrıca, İttihat ve Terakki Fırkası'nın taşra yöneticileri, bazı valiler, bazı kaymakamlar, bazı mutasarrıflar (hepsi değil)...
Üçüncü olarak da, cinayetleri ve ırza geçme eylemlerini fiilen işleyen köy serserileri, ve de Ermeni malına mülküne ve parasına el koyan, bununla zenginleşen eşraf!
Bu pisliğe bulaşmayan her Türk'ün alnı açıktır.
Hele hele, "ben Allah'tan korkarım" diyerek bu işe karışmayı reddeden ak sakallılar, görevden alınma ve tutuklanma, hatta idam edilme pahasına İstanbul'dan gelen emirleri uygulamamakta direnen bazı memurlar, Ermeni komşusunu kendi canı pahasına kaçırıp saklayanlar, koruyup kollayanlar (bunun da cezası idamdı), "ermiş" mertebesine ulaşması gereken muhterem adamlardır. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Onların torunlarına da mı özür diletecekler? Pes.