Türkiye ile Washington arasında yedi saat fark var. Yani orada saat 08.00 ise, burada 15.00 oluyor. Bu da Türkiye'de meydana gelen birçok olayın, ABD başkentinde "sabah sabah" öğrenilmesine yol açıyor.
Konferansın başlamasından önce; 2 Haziran Pazar günü milletvekilleri, gazeteciler, organizatörler ve rehberlerden oluşan bir grupla ABD'nin başkentini gezdik...
Parlamento binasını, Lincoln anıtını, Haber ve Havacılık-Uzay müzelerini gördük.
Öğleden sonra bir lokantaya oturduk. Garsonlara yöneltilen ilk soru, tuvaletin yeri değil, "Kablosuz internetin şifresi nedir" oldu. Şifreyi öğrenenler hemen internete bağlandı. Kimi twitter'ı açtı, kimi de haber sitelerine bağlandı.
Kimine bela, kimine ilaç
Birkaç dakika sonra, herkes öğrendiklerini masa arkadaşlarıyla paylaşmaya başladı. Ortak konu Taksim'di...
En çok yorumlanan haber... Başbakan Erdoğan'ın, "Twitter denilen bir bela var. Yalanın, abartının daniskası burada. Sosyal medya denilen şey; bana göre toplumun baş belası" demesiydi.
Bunu duyduğumda acı acı gülmeden edemedim... Askerin siyasete müdahalesine karşı çıktığım için, karanlık oda tayfası, sosyal medyayı bana karşı (da) kullanmıştı. Söyledikleri yalanlar, hâlâ internetin dehlizlerinde durmakta.
Peki, askerin Ağustos 2011'de geri adım atmasından sonra ne oldu? Rollerin değiştiğini, mazlumun zalimleştiğini, örneğin Gezi Parkı olayında gördük.
Twitter Pinokyo'ları
Birtakım emniyetçiler, istihbaratçılar ve medyacılar; göstericileri itibarsızlaştırmak ve töhmet altında bırakmak için sosyal medyadan yararlandı.
Önce "Polis saldırdı, 10 ölü var..." diye mesaj atanlar, hemen ardından "Göstericiler işte böyle yalancı..." diye haber yaptılar.
Velhasıl at iti ile it izi birbirine karıştı. Kimin, kimden yana olduğu, kimin gerçeği söylediği, kimin çarpıtma haber yaptığı belirsizleşti. Üstelik bunu bir belli kesim değil, istisnasız bütün kesimler yaptı!
Özetle... Başbakan kızıyor ama sosyal medya bir gerçek. Üstelik kendisini destekleyenler de bu medyayı kullanıyor.
Dahası... Düne kadar "Müslüman yalan söylemez" diye böbürlenen kimi arkadaşların, birer 'Twitter Pinokyo'su haline geldiğini de biliyoruz.
Berduşlaşma hatası
Not 1: Türkiye'de bunlar olurken ilk üç partinin vekilleri Washington'da ne mi yapıyordu? Valla onların Taksim olaylarıyla da, sosyal medya ile de pek bir alakaları yoktu. Kendilerine has espri anlayışlarıyla birbirlerine takılmayı tercih ettiler. Bilmeyen aynı partiden olduklarını sanırdı. (Ortamda TV kamerası yoksa niye tartışsınlar ki?)
Not 2: Gezi Parkı'na giden bir arkadaşım gösterici kompozisyonunun giderek değiştiğini söyledi. Bilhassa lidersiz protestocuların, berduşluğa doğru kaydığı tarihte çok görülmüştür. Bu durum daima yönetimlere yaramış, başvurdukları şiddeti, kamuoyuna "temizlik" diye sunmuşlardır. Önümüzdeki günlerde böyle bir operasyon olursa, kimse şaşırmasın.