Aksilik olmazsa Başbakan Erdoğan bugün (cuma) Diyarbakır'da konuşacak. Sadece destekçileri değil, muarızları da Erdoğan'ın konuşmasını heyecanla bekliyor.
Nedeni açık...
* Bazı BDP'liler, Erdoğan'dan gelecek mesajlara göre, boykot konusunda fikir değiştirebileceklerini ima etti.
* Buna karşılık, başta MHP, milliyetçi muhalefet, "Diyarbakır'da olumlu laflar etse de, şöyle ağız tadıyla Erdoğan'a saldırsak" diyor.
* * *
Sıkılmazsanız, MHP'nin gülünç haline ilişkin bir iki rakam vermek isterim:
29 Mart 2009 yerel seçimlerinde, Diyarbakır'da, 349 bin 230 geçerli oy kullanıldı.
MHP bu oyların sadece 962'sini alabildi (yazıyla "dokuz yüz altmış iki" ki yüzde 0.27, binde 2.7, on binde 27 eder.)
MHP'ye sorarsanız DTP (şimdi BDP) "Türkiye'nin partisi" değil.
İyi, güzel de, Türkiye'nin lokomotif kenti İstanbul'da, Kürt partisi DTP, MHP'ye yakın oy aldı bir buçuk yıl önce...
MHP: 348 bin 269... DTP: 314 bin 229!
MHP yönetimi bağırmak, hakaretler yağdırmak, suçlamak zorunda. Çünkü AKP ile CHP arasında sıkışmış durumda.
Varlığını belli etmek için siyasi meşrebine uygun olarak bağırıp çağırıyor.
* * *
Neyse... Devam edelim.
Başbakan elbette Diyarbakır'da CHP ya da MHP ağzıyla konuşmayacak.
Ama sadece cüzdan politikası izleyerek, kente yapılan yatırımlardan söz ederse boykotu kıramaz.
Mart 2009'da bunu tercih etti. Onca hizmete rağmen DTP'nin yarısı kadar oy alabildi.
Hem Kürtlerin gururunu okşayan, hem de batıdaki milliyetçilerin nasırına basmayan bir söylemin mümkün olup olmadığını bugün göreceğiz.
* * *
Diyarbakır'daki Kürt işadamlarını temsil edenler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları 'evet' çağrısı yapıyor.
Peki ama oyları özgürce kullanmak mümkün olacak mı?
Küçük kentlerde çok ama çok zor...
Örneğin Batman'da, PKK militanlarının seçmeni ve sandığı abluka altına aldığı biliniyor.
Batman'daki sandıkların birçoğunda oy kullanma oranı yüzde 100 çıktı ki imkânsız bir durum bu...
Seçmen listelerinin hazırlandığı dönem ile oy verme günü arasında kimse ölmedi mi? Askere ya da başka yere giden, hapse giren, hastalanan, tembellik eden olmadı mı hiç?
1930'ların, 40'ların tek parti rejimi hortladı oralarda: "Açık oy, gizli sayım!"
* * *
Geçen günlerde Diyarbakır izlenimlerimi anlatırken, apartmanlarda oturan yeni orta sınıfın yüzde 60'ı geçen oranda BDP'ye oy verdiğini yazmıştım.
Kürt hakları tanınana dek, bu durum devam edecek görünüyor.
Peki bu kadar mı? Bütün mesele kimliklerin tanınmasından, hakların sağlanmasından mı ibaret?
Hayır! Her türlü milliyetçiliğin altında aynı zamanda ekonomik bir zemin, bir çıkar ilişkisi vardır.
"Türk" bir işadamı dün benimle konuşurken başka bir bakış getirdi. Bakın ne diyor:
"Kürt müteahhitler elbette BDP'yi destekler. Çünkü İstanbul'da bir devlet ihalesi faraza 100 liraya bağlanıyorsa... Diyarbakır'da aynısı 200 hatta 300 liraya bağlanıyor... Kürt müteahhit İstanbul'a gelip fiyat kırabiliyor ama aynısını İstanbullu müteahhit Diyarbakır'da yapamıyor. Giderse karşısına örgüt dikiliyor."
Yani ihalelerde, serbest rekabete izin vermeyen, bir tür 'etnik tekel'den söz ediyor işadamı.
İşte doğuda şartlar böyleyken, Türk milliyetçiliğini hiç kimselere bırakmayan MHP, bölgeden oy çıkartan tek "Kürtçü olmayan" partinin, yani AKP'nin kaybetmesini istiyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ün sözü muhteşemdi: "Türkiye'de sorunları çözmek yerine, kullanma eğilimi var."